Türkiye’de kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasında uygulanabilecek iyileştirme stratejileri ABD örneği Bölüm 14

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 14

Ahmet ÇOLAK

Beşinci Bölüm

Türkiye’ye Aktarılması Yararlı Görülen Uygulamalar

Bu bölümde kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasına ilişkin yaptığımız incelemeler bir süzgeçten geçirilmiş ve Türkiye’ye aktarılmasında fayda olabileceği değerlendirilen bilgiler aktarılmıştır. Bu aktarma yapılırken Türkiye’deki ve ABD’deki kritik altyapıları korumaya yönelik yaklaşımlar karşılaştırılmış ve Türkiye’de eksik olduğu düşünülen çalışmalar ön plana çıkarılmıştır. Bu çalışmaların Türkiye’deki kritik altyapıların doğal afetlerden korunması sürecinde katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Türkiye’deki ve ABD’deki kritik altyapıları korumaya yönelik yaklaşımlar karşılaştırılmış ve Türkiye’de eksik olduğu düşünülen çalışmalar ön plana çıkarılmıştır.

5.1. Kritik Altyapı Sektörlerinin Belirlenmesi

Türkiye’deki kritik altyapıların doğal afetlerden koruması ve afetler esnasında bu altyapıların faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için öncelikle kritik altyapı sektörlerinin belirlenmesi gerekmektedir. AFAD ve bazı kamu kurumları tarafından yapılan çeşitli kritik altyapı sektörü tasnifleri olmakla birlikte bunların resmi bir dayanağı bulunmamakta ve bu nedenle resmi bir düzenlemenin yapılmasının önem arz ettiği görülmektedir. Ayrıca yapılan farklı kritik altyapı tasniflemelerinin koordinasyon, afet yönetimi ve iyileştirme çalışmalarındaki önceliğin belirlenmesi gibi süreçlerde problem yaratacağı varsayılmaktadır. Bu nedenle kritik altyapı sektörlerine yönelik sistemli ve tutarlı bir tasnifin yapılması ve bunun tüm kurumları bağlayıcı bir nitelikte olması elzem durmaktadır.

Kritik altyapı sektörlerinin ABD’de gerçekleşen belirlenme ve tespit sürecine bakıldığında enerji, ulaşım, su hizmetleri gibi belli başlı sektörlerin ilk sırada yer aldığı anlaşılmaktadır. ABD dışında yapılan kritik altyapı sektörlerinin belirlenmesinde de bu sektörler temel olarak ilgili ülkelerin mevzuatlarında yer almaktadır. Türkiye’nin de kendi sanayi gücü ve altyapılarının çeşitliliğine göre başta bu sektörler olmak üzere kritik altyapı belirleme sürecini başlatabileceği öngörülmektedir.

ABD’nin kritik altyapılarını belirleme süreci genel olarak insan kaynaklı tehditler doğrultusunda gerçekleşmiştir. İnsan kaynaklı tehditlere yönelik başlatılan bu süreç sürekli bir şekilde vurgulanmasa da doğal afetleri de kapsamaktadır. Başta kasırga ve hortum gibi hava afetleriyle yoğun bir şekilde mücadele eden ABD’nin kritik altyapılara yaklaşımı Türkiye’nin kritik altyapılarını doğal afetlerden korumasına yönelik gerekli tecrübeyi edinmesini kolaylaştıracaktır.

ABD örneğinde Türkiye’nin lehine olmayan durum ise ABD’nin Türkiye’ye kıyasla büyük bir coğrafya ve dünya çapında bir ekonomik güce sahip olmasıdır. ABD’de birçok baraj, elektrik santrali, nükleer santral gibi kritik altyapı tesisleri küçük çaplı özel sektör işletmelerinin kontrolünde yer almaktadır. Türkiye’de bu gibi tesisler özel sektörün kontrolünde olsa bile büyük ve kurumsal şirketler aracılığıyla yönetilmektedir. ABD örneği ele alınırken Türkiye’nin ekonomi hacmi ve sanayileşme oranı belirleyici bir faktör görevi taşımalıdır.

ABD başkanının talimatıyla kurulan bir komisyon tarafından, bozulması veya tahrip olması durumunda büyük sorunlara yol açması muhtemel altyapı sektörleri tespit edilerek kritik altyapı kategorisine alınmıştır. Türkiye’nin ABD örneğindeki gibi bir komisyon oluşturarak kritik altyapı sektörlerini tespit etmesi mümkün ve olası gözükmektedir. Hangi kurum ve tesislerin kritik altyapı ayrımına tabi tutulacağının önceden tespit edilmesi afetler esnasında ve öncesinde sistemli bir önleme, hazırlık, müdahale ve iyileştirme çalışmalarını kolaylaştıracaktır. Kritik altyapı sektörlerinin belirlenmesi bu altyapıların doğal afetlerden korunmasındaki ilk adım olarak karşımızda durmaktadır.

5.2. Yasal Düzenlemeler

Kritik altyapı sektörlerini belirli bir sistem ve işleyiş düzenine kavuşturmak amacıyla resmi tanımlamalarının yapılması ve kanunlarla güvence altına alınması önemli görülmektedir. Kurumlar arası koordinasyon eksikliği bulunduğu değerlendirilen kritik altyapıların herhangi bir afet esnasında bir bütün olarak afetle mücadele etmesinin zor olacağı tahmin edilmektedir. Kritik altyapıların birbirlerine olan bağımlılığı ve bir altyapıdaki problemin diğer altyapılara da zarar verme ihtimalinin yüksek olduğu göz önüne alındığında, durumun vahametinin daha iyi kavranacağı anlaşılmaktadır. Toplumun refahının devamı için vazgeçilmez olan kritik altyapıların doğal afetler esnasında faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak amacıyla öncelikli olarak yasal çerçevenin oluşturulması elzem durmaktadır.

Türkiye’ye kritik altyapıların yasal bir tanıma kavuşmasında örnek olabilecek birçok ülke ve kuruluş vardır. ABD, İngiltere, AB, Japonya, Hollanda gibi kuruluş ve ülkeler kritik altyapı sektörlerini yasal düzenlemeye Türkiye’den önce kavuşturmuş ve bu konuda ilerleme kaydetmişlerdir. Bu ülke ve kuruluşların kritik altyapılarla ilgili yasal mevzuatı incelenerek Türkiye’nin izlemesi gerektiği yol ve yöntemler hakkında bilgi edinmek mümkündür. ABD, kritik altyapıların ilk defa kanunlarla tanımlandığı bir ülke olarak Türkiye’nin geniş çaplı faydalanabileceği bir kritik altyapı tarihine sahiptir. ABD’deki kritik altyapıların doğal ve insan kaynaklı afetlere karşı korunmasına ilişkin resmi olarak 1996 yılında başlatılan ve yıllar içerisinde yapılan çeşitli değişikliklerle günümüze kadar gelen ABD yasal süreci artılarıyla ve eksileriyle değerli bir örnek oluşturmaktadır.

 Öte yandan bir afet ülkesi olan Japonya’nın bu konudaki yasal düzenlemelerinden Türkiye’nin yararlanabileceği muhakkaktır. Tsunami ve depremlerin sıklıkla yaşandığı Japonya’nın kritik altyapılarla ilgili gerçekleştirdiği yasal mevzuat Türkiye’nin kritik altyapılarını korumak için atması gereken adımlara yerinde bir örnek teşkil edecektir. Ayrıca AB, İngiltere ve Hollanda’nın kritik altyapıların yasallaşma süreciyle ilgili yürüttüğü çalışmalar Türkiye açısından makul birer emsal oluşturmaktadır. Türkiye bu ülkeler üzerinden kendi yasal sürecini inşa etmek için gerekli değerlendirmeleri yapma şansına sahip bulunmakta ve bu ülkelerin tecrübe ettiği yanlışlardan kaçınarak düzgün bir kritik altyapı mevzuatı oluşturmaya muktedir görünmektedir.

Türkiye’deki kritik altyapıların korunmasıyla ilgili mevcut durum incelendiğinde kritik altyapıların afet yönetmelikleri ve AFAD’ın hazırladığı resmi geçerliliği bulunan afetle mücadeleye ilişkin dokümanlarda kendine yer bulduğu fakat bu altyapılara ilişkin kritik altyapı tanımının kullanılmadığı görülmektedir. Bu altyapıların ABD örneğinde olduğu gibi sistemli bir düzenlemeye tabi tutularak sorumlu bakanlıkların belirlenmediği dikkat çekmektedir. Kritik altyapı tanımından kaçınılarak daha çok kritik tesis veya önem haiz eden yapılar şeklinde ifadelerin yer aldığı ve bu başlıkların da müstakil bir yöntemle incelenmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca kritik altyapıların afetlerden korunması ile ilgili AFAD tarafından hazırlanmış olan yol haritası belgesinin yasal bir zorlayıcılığının olmadığı görülmektedir. Bu belge daha çok tavsiye niteliğinde alınmış kararları aktarmış ve kritik altyapılarla ilgili yapılma ihtimali bulunan yasal çalışmalara yol göstermek amacıyla oluşturulmuştur. Türkiye’deki kritik altyapıların doğal ve insan kaynaklı afetlere karşı korunmasında yasal bir boşluk söz konusu olduğu ve Türkiye’nin gerekli çalışmalarla bu boşluğu doldurmasının önem arz ettiği değerlendirilmektedir.

Öte yandan Türkiye’deki kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasına yönelik herhangi bir tedbir alınmadığı gibi bir yanlış anlaşılma da söz konusu olmamalıdır. Bu yapıların korunmasına yönelik kurumlar kendi içlerinde ve genel olarak çalışmalar yürütülmektedir. Çalışmamızın öne sürdüğü husus, bu çalışmaların sistematik bir yaklaşım ve gelişmiş ülkelerde örneğine rastladığımız yasal bir dayanaktan yoksun olduğu yönündedir.

5.3. Kurumsallaşma

ABD’nin kritik altyapılarla ilgili ortaya koyduğu uygulamalardan biri de bu altyapı sektörlerinin belirli kurumlar tarafından kontrollerinin sağlanmasıdır. Kritik altyapı sektörlerinin sorumluluğu ABD’deki çeşitli bakanlıklara verilmiş ve bu bakanlıkların bünyesinde oluşturulan alt kurumların kontrolünde kritik altyapıların doğal ve insan kaynaklı afetlere karşı korunmasına yönelik adımlar atılmıştır. Bu kurumlara bir örnek vermek gerekirse ABD’de kritik altyapılar arasında bulunan İletişim Sektörü’nün sorumluluğu DHS’ye bağlı Siber Güvenlik ve İletişim Ofisi’ne (Office of Cybersecurity and Communications) aittir. Öte yandan ABD’nin kritik altyapı sektörlerinde bir diğeri olan Su ve Kanalizasyon Hizmetleri Sektörü’nün sorumluluğu Çevre Koruma Ajansı’nın (Environmental Protection Agency) yetkisindedir. Kritik altyapı sektörlerinin genel işleyiş ve düzenine ilişkin tek bir merkez yerine farklı kurumların görevlendirilmesi tek bir alanda uzmanlaşmış profesyonel kadroları meydana getirmektedir.

Kritik altyapı sektörleri birbirinden farklı ihtiyaç ve koruma gereksinimleri olan geniş bir yelpazeyi oluşturmakta ve kendilerine özgü problemlerle uğraşmaktadırlar. Sektörlerden biri kasırga ve sellerden etkilenirken diğeri yangın ve aşırı sıcaklardan zarar görmektedir. Merkezi bir kurum her sektöre aynı afet koruma prosedürlerini uygulamaya yönelik eğilim gösterirken tek bir sektör üzerinde uzmanlaşmış kurumlar bu konuda daha seçici ve spesifik planlar üzerinde duracaklardır. Kritik altyapı sektörlerinin müstakil kurumların sorumluluğuna verilmeleri ve her sektöre özel kurum oluşturulması bu altyapıların korunmasında önemli bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

5.4. Kritik Altyapı Koruma Planları

ABD kritik altyapılara yönelik gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerin ardından birtakım planlarla bu süreci desteklemiştir. ABD tarafından ilk defa 2006 yılında yayımlanan ve ardından 2009 ile 2013 yıllarında güncellenen Ulusal Altyapı Koruma Planı (National Infrastructure Protection Plan) başlıklı belge yayımlanmıştır (Department of Homeland Security, 2006). Yayımlanan bu belgede kritik altyapılara ilişkin ulusal öncelikleri, hedefleri ve gereklilikleri belirlemek için kullanılan koordineli yaklaşıma yönelik bilgiler aktarılmaktadır. Bu sayede ABD kaynakları, tehditleri caydırmak ve riskleri en aza indirmek için etkili ve verimli şekilde harcanmaktadır. Bu belgede kritik altyapıların korunması için atılan adımların sadece insan kaynaklı tehditlerle sınırlı olmadığı ve doğal afetlerin de bu planların kapsamında olduğu belirtilmiştir. Türkiye’nin de kritik altyapıların korunmasına dair yapma ihtimali bulunduğu çalışmalar dikkate alındığında buna benzer planlar oluşturması gerektiği düşünülmekte ve Türkiye’nin kritik altyapılar özelinde oluşturacağı planların her türlü afete karşı kapsamlı bir yaklaşım sağlayarak önemli bir hizmet göreceği varsayılmaktadır.

Türkiye’de kritik altyapıların korunmasına yönelik AFAD tarafından üretilen TAMP ve 2014-2023 Kritik Altyapıların Korunması Yol Haritası adlı belgeler bulunmakla birlikte bu planların tek başlarına yetersiz kaldığı ve TAMP’ın da geniş bir çerçeve çizerek kritik altyapılara fazla alan ayırmadığı görülmektedir. TAMP ve diğer planların kritik altyapıların korunması amacıyla oluşturulması tavsiye edilen geniş kapsamlı bir çalışmanın tamamlayıcısı olabileceği ve bu planların da bu açıdan ele alınması gerektiği düşünülmektedir.

5.5. Sigorta Sistemi

ABD’de kritik altyapı sektörlerini doğal afetlerden korumaya yönelik karşımıza sıklıkla çıkılan uygulamalardan biri de sigorta sistemidir. Herhangi bir kritik altyapının gördüğü zararları telafi etmek ve hasar görmemesini teşvik edici tedbirler almasını zorunlu kılmak için sigorta yaptırması önemli bir etken olarak görülmektedir. Sigortalanmış kritik altyapı ve bu sektörler tarafından imal edilen ürün ve hizmetlerin yasal prosedürler doğrultusunda kontrollerinin düzgün bir şekilde sağlanacağı ve afetler esnasında bu sayede daha az hasar alacakları öngörülmektedir. Türkiye’nin kritik altyapı sektörlerini belirleme faslına geçmeden önce bile zaten var olan sigorta sistemini kritik olarak görülen tesislerde sıkı bir politika izleyerek uygulamasının birçok doğal afetin ülke üzerindeki yıkıcı etkisini azaltacağı düşünülmektedir.

Ayrıca ABD’nin bazı bölgelerindeki kritik altyapı tesislerinin inşa edildiği süreçte bölgenin afet haritalarında riskli gözükmemesi nedeniyle sel benzeri afetlere karşı sigorta yaptırılmadığı ve daha sonra yaşanan sel baskınları nedeniyle ortaya çıkan zararın telafi edilemediği ve bu nedenle afet öncesinde önlem alınamadığı anlaşılmıştır. Türkiye’nin ABD’nin tecrübe ettiği bu olayları da göz önünde bulundurarak kritik altyapılarla ilgili sigorta işlemlerini en makul şekilde yürütmesi yararına durmaktadır. Türkiye’de Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından uygulanan ve yapılması zorunlu kılınan DASK sigortası deprem ve deprem kaynaklı afetlere karşı koruma sağlamaktadır (DASK, t.y.). Doğal afet türlerinin genelini içeren zorunlu bir sigorta sisteminin hayata geçirilmesi veya DASK’ın kapsama alanının genişletilmesinin kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasına katkı sağlayacağı varsayılmaktadır.

5.6. Doğal Afetler Kapsamında Alınabilecek Dersler

Bu başlık altında ABD’nin 16 kritik altyapı sektörünün karşılaştığı afetler öncesinde ve sonrasında gerçekleştirilen faaliyetlerden edinilebilecek dersler üzerinde durulmuştur. Deprem, yangın, sel gibi afetlerde yararı görülen uygulamalara değinilmiş ve Türkiye’nin bu felaketleri yaşamadan tedbirler almasına yönelik değerlendirmeler aktarılmıştır.

5.6.1. Depremler

ABD’de meydana gelen deprem felaketi sonrası zarar gören kritik altyapı sektörlerinde yapılan incelemelerde çeşitli bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle yapım tarihi eski olan kritik altyapıların fay hatlarına yakın bir şekilde konumlandırıldığına dikkat çekilerek baraj ve nükleer tesis gibi kritik altyapıların fay hatları göz önünde bulundurularak inşa edilmesi önerilmiştir. Depreme karşı mukavemetli olmayan kritik altyapıların yıkılarak yerlerine yenilerinin inşa edilmesi de ABD’de görülen uygulamalar arasındadır. Depremlerin etkilerine karşı kritik altyapı sektörlerinde çalışan personelin eğitilmesi ve aralıklarla tatbikat yapılması gerektiği ifade edilmektedir. ABD’de hangi bölgelerin daha çok deprem felaketine maruz kaldığı öğrenilerek afetlere karşı hazırlık aşamasında bu veri doğrultusunda hareket edilmektedir. Türkiye’nin de deprem bölgelerini kritik altyapıların korunması amacıyla dikkate alması önem arz etmektedir.

5.6.2. Yangınlar ve Kuraklık

ABD’deki yangın felaketlerinde kritik iletişim altyapılarının zarar gördüğü ve çeşitli çözümlerin üretildiği görülmüştür. İletişim sistemlerinin yangılardan zarar görmesini engellemek için yer altına inşa edilmesi ve yer üstünde kalması gereken donanımların ormanlık alan benzeri yanma ihtimali olan bölgelerden uzak tutulması önerilmektedir.

Su ve Kanalizasyon Hizmetleri Sektörü’nde de yangınlara yönelik benzer tedbirler alınmaktadır. Su tesisleri etrafındaki ağaçların kesilmesi, sigara yasaklarının uygulanması ve yangına mukavemetli malzemelerin kullanılması bu tedbirlerden bazılarıdır. Bu sektör kuraklıktan da büyük ölçüde etkilenmektedir. Kuraklıkla mücadele amaçlı borulardaki sızıntı ve çatlakların tespiti için bilgisayar programları kullanılmaktadır.

Öte yandan Acil Hizmetler Sektörü’nün yangın olaylarına müdahale etmek ve söndürme çalışmalarında kullanmak için temiz su kaynaklarına ihtiyacı bulunmaktadır. İhtiyaç duyulan su kaynakları ile ilgili planlamalar herhangi bir yangın öncesinde gözden geçirilmelidir. Enerji Sektörü özelinde genel enerji altyapılarının yangınlar sonucu büyük hasar aldığı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasına yönelik söylemler karşımıza çıkmaktadır.

Finans Sektörü’nde para nakil vasıtaları ve ATM gibi ünitelerin yangınlara mukavemetli malzemelerden üretilmesi tavsiye edilmektedir. Bu önlemler diğer kritik altyapı sektörlerinde de yangınlara karşı uygulanabilirliği olan tedbirlerdir.

5.6.3. Seller

ABD’de yaşanan sel olaylarında kritik altyapı sektörlerinden barajların yoğun olarak etkilendiğine dair çalışmamızda bilgilere yer verilmiştir. Örneğin küresel ısınma sonucunda meydana gelen aşırı sel olayları barajların taşıdığı su miktarını kısa süreler içerisinde artırarak su taşkınlarına yol açmaktadır. Bu nedenle küresel ısınmayla beraber yaşanan şiddetli sel vakalarının kritik altyapılar üzerindeki etkisi düşünülerek planlamalar yapılmalıdır. Kritik altyapıların bulunduğu bölgelerde yer alan sel yatakları hakkında ön bilgiler edinilmesi gereklidir ve bu bilgiler acil durum eylem planlarında yer almalıdır. Sel felaketine karşı alınan önlemlerden karşımıza çıkanlar genellikle set yapmak amacıyla kum torbalarının hazırlanması, altyapı içerisindeki taşınabilir ekipmanın yükseltilmesi, tahliye ve hareket amaçlı botların bulundurulması ve yeterli seviyede yedek enerji ekipmanlarının edinilmesidir. Bu tedbirlere rağmen bölgenin sel yataklarına yakınlığı veya sel yatağında bulunduğuna dair bilgilerin eksik, hatalı veya hiç olmaması durumunda alınan tedbirler yetersiz kalacak ve altyapının faaliyetleri durma tehlikesi altına girecektir.

ABD’de yaşanan sel afetleri hakkındaki bir diğer çarpıcı bulgu ise Kamu Hizmet Binaları Sektörü ile alakalıdır. Bu yapılarda meydana gelen sel felaketlerinde genellikle zemin katlarda veya bina dışında yer alan jeneratör ve benzeri yedek enerji sistemlerinin selden ilk zarar gören donanımlar olduğu anlaşılmış ve bu donanımların binaların üst katlarına yerleştirilmesi önerilmiştir. Yedek enerji sistemlerinin sellerden korunması amacıyla üst katlara taşınması her türlü kritik altyapı sektöründe uygulanabilecek değerli bir fikir olarak görünmektedir. Ayrıca kamu binalarının genellikle zemin katında bulunan arşiv belgeleri de sel afetleri sonrasında kullanılamaz hale geldiği için arşiv odalarının da zemin katlardan alınarak üst katlara taşınması istenmiştir.

Kimya Sektörü içerisinde bulunan tesislerin sel yatakları üzerine inşa edilmemesi şiddetle üzerinde durulan bir diğer konudur. Sel yatakları üstünde inşa edilen bu tesislerdeki kimyasal maddelerin herhangi bir sel afeti esnasında suya karışarak toplum sağlığını tehdit edebileceği ifade edilmektedir. Sel felaketinden etkilenmesi muhtemel bir başka kritik altyapı ise Bilgi Teknolojileri Sektörü’dür. Bu sektöre ait bilgisayar, sabit disk ve diğer donanımların muhafaza edildiği odaların sel dolayısıyla yaşanan su kaçağı ve sızıntılara karşı korunaklı mekanlar olması salık verilmektedir.

5.6.4. Fırtınalar ve Kasırgalar

ABD’de kasırga ve şiddetli fırtınalar belirli aralıklarla meydana gelen afetler arasında bulunmaktadır. Türkiye, okyanuslara uzaklığı nedeniyle kasırga benzeri afetlerle yüz yüze gelmese de şiddetli fırtınaların görüldüğü bir coğrafyada yer almaktadır. ABD’de görülen fırtına ve kasırgaların kritik altyapılara zarar vermemesi için alınmış ve alınmakta olan çeşitli tedbirler görülmektedir. Buna göre kritik altyapıların hava olaylarına müteakip faaliyetlerini devam ettirebilmesi için öncelikli olarak enerji sistemlerinin korunmasına yönelik adımlar atılmalıdır. Eskiyen enerji donanımları akıllı sistemlerle değiştirilmeli ve yedek sistemlerin fırtına ve kasırgalar nedeniyle zarar görmemesi için önlemler alınmalıdır.

Ayrıca ABD’de görülen kış fırtınalarında özellikle Kritik İmalat Sektörü çatısı altında yer alan birçok iş yerindeki enerji sisteminin öngörülen soğuk hava şartlarında çalışmadığı ve sistemin zorlanması sonucu enerjinin tamamen kesilmesi şeklinde olayların meydana geldiği bildirilmektedir. Bu vaka üzerinden yola çıkılarak fırtınaların sadece aşırı hava hareketleri noktasında değil birçok değişken durum ele alınarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Öte yandan kritik altyapıların ağaçları kökünden sökecek derecede yüksek hızlarda oluşan fırtınalardan en az zararla kurtulması için inşa sürecinde yapının fırtınalara karşı güçlendirilmesi gerekmektedir. ABD’de meydana gelen bazı fırtınaların çelikle güçlendirilmiş nükleer tesis duvarlarını tahrip edecek seviyeye ulaştığına çalışmamızda değinilmiştir.

5.6.6. Heyelan ve Çığ

Türkiye’nin özellikle ulaşım alanında en çok problem yaşadığı alanlardan birisi heyelan ve çığ afetleridir. Heyelanlar sonucunda yolların kapanması ülke ekonomisine ve refahına büyük zarar vermektedir. ABD’deki kritik altyapıların maruz kaldığı doğal afetleri incelerken heyelan ve çığ faktörünün diğer afetlere oranla çalışmamızda görünürlüğünün daha az olduğu dikkat çekmektedir. Bu durum ABD’nin heyelan ve çığ afetlerine karşı gerekli tedbirleri felaket öncesinde almasının bir sonucu olarak yorumlanmaktadır. Türkiye’de ise çığ ve heyelan olayları aralıklarla yaşanmakta ve vahim sonuçlar doğurmaktadır. Çalışmamızda da bahsedildiği üzere Türkiye’nin en kritik ulaşım noktalarından olan Bolu Dağı Tüneli’nin bir kısmı 2023 yılında yaşanan heyelanlar sonucunda 24 saat kapalı kalmıştır. Türkiye’nin kritik altyapılara yönelik afet bilincinin ABD’nin kritik altyapı standartlarıyla örtüşmeye başlamasıyla beraber bu problemlerin Türkiye’de de gözle görülür bir şekilde azalacağı düşünülmektedir.

5.6.7. Tsunami

Türkiye okyanuslara kıyısı bulunmadığı için Tsunami benzeri afetlerin yıkıcı etkilerinden uzak görünmektedir. Buna rağmen tsunami afeti ile ilgili olarak Türkiye’nin ABD’den Nükleer Sektör özelinde alabileceği dersler bulunmaktadır. 2011 yılında Japonya’da meydana gelen tsunami sonrası Daichii Nükleer Santrali’nin büyük hasar aldığı ve tsunami önlemlerinin yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. ABD’de nükleer santrallerin tsunami benzeri afet olaylarında güvenliğini sağlamak için birtakım tedbirler devreye sokulmuştur. Nükleer tesislerin tsunamilerden korunması amacıyla kalkan ve setlerin oluşturulması, çevreye uyumlu yedek güç sistemlerinin edinilmesi ve alternatif soğutma seçeneklerine sahip olunması bu tedbirlerden bazılarıdır. Türkiye’nin Sinop ve Mersin’de kurmayı planladığı (Çelik, 2015) nükleer tesislerin direkt olarak tsunami olmasa da Karadeniz ve Akdeniz’den gelebilecek tehditlere karşı bu bilgiler ışığında hazırlıklı olmasının, kritik altyapıların korunmasına yönelik yararlı bir adım olacağı değerlendirilmektedir.

Mersin Akkuyu Nükleer Santrali

Bölüm Değerlendirmesi

Bu bölümde Türkiye’nin kritik altyapılarını doğal afetlerden koruması amacıyla atması gerektiği düşünülen adımlar anlatılmıştır. Kritik altyapıların belirlenmesi, yasal mevzuat oluşturulması, koruma planlarının hazırlanması ve zorunlu sigorta sisteminin bütün afetleri kapsayacak şekilde genişletilmesi ele alınan başlıca öneriler arasında yer almıştır. ABD’deki kritik altyapı sektörlerinin münferit olarak yaşadığı doğal afet felaketleri incelenerek elde edilen veriler üzerinden bazı çıkarımlar yapılmış ve Türkiye’nin aynı problemlerle karşılaşmaması için tavsiyelerde bulunulmuştur.

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 13 yazısı için tıklayınız

Leave a Comment

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir