Türkiye’de kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasında uygulanabilecek iyileştirme stratejileri ABD örneği Bölüm 12

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 12

Ahmet ÇOLAK

4.2.9. Acil Servis Hizmetleri Sektörü

Acil Servis Hizmetleri Sektörü itfaiye, ambulans, jandarma, polis ve arama kurtarma gibi birçok hizmeti kapsamaktadır. Acil servis hizmetleri neredeyse tüm kritik altyapı sektörleri için ilk savunma hattını oluşturduğundan, acil hizmetlerdeki bir arıza veya kesinti, ciddi hasara veya can kaybına, önemli kamu sağlığı sorunlarına, uzun vadeli ekonomik kayba ve diğer kritik altyapılarda art arda kesintilere neden olacaktır. Acil hizmetlerin kritik misyonu göz önüne alındığında, acil hizmet operasyon ve işlevlerine yönelik herhangi bir olumsuz durumun halkın güvenliği ve diğer kritik altyapı sektörlerinin korunması açısından dramatik sonuçlara yol açacağı görülmektedir (CISA, 2021).

Acil Servis Hizmetleri Sektörü itfaiye, ambulans, jandarma, polis ve arama kurtarma gibi birçok hizmeti kapsamaktadır.

Önleme ve Hazırlık

Acil Servis Hizmetleri Sektörü diğer kritik altyapılarla yoğun bir ilişki içinde olan en önemli sektörlerdendir. ABD’nin 2013 yılında yayımlanan Ulusal Altyapı Koruma Planı’na (National Infrastructure Protection Plan) ek olarak oluşturulan Acil Servis Hizmetleri Sektörü-Özel Planı (Emergency Services Sector Specific Plan) bulunmaktadır (Homeland Security, 2015ı). Bu plana göre Acil Servis Hizmetler Sektörü’ne ait varlık, sistem ve ağları korumak için devletin her kademesinden güçlü işbirliği ve ortaklıklar gerekmektedir. DHS, Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün işleyişi ve korunmasından sorumlu kurumdur. DHS’nin himayesinde birçok alt kuruluş ve büro faaliyet yürütmektedir. Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün koordineli bir şekilde hizmet vermesini sağlamak için bu kurumlar yıl boyunca toplantılar düzenleyerek fikir alışverişi gerçekleştirmektedir. Koordinasyon ekibinde bölgesel kuruluşlar, sektör bileşenleri, özel acil hizmet sağlayıcıları ve sektörün temsilciliğini yapan dernekler yer almaktadır.

Acil Servis Hizmetler Sektörü birçok kritik altyapının olanaklarından faydalanmaktadır. Bunların başında İletişim Sektörü en önemli altyapı olarak ön plana çıkmaktadır. Herhangi bir afet esnasında kesintisiz hizmet sağlayabilmek için Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün iletişim sorunu yaşamaması gerekmektedir. İletişim sistemlerinin korunmasına yönelik ABD’de 2014 yılında yayımlanan “Kritik Altyapıların Korunması” (Critical Infrastructure Protection) başlıklı raporda Acil Servis Hizmetler Sektörü’nde yaşanması muhtemel iletişim sorunlarına yönelik çözümler sunularak DHS, Ticaret Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Federal İletişim Komisyonu’nun ortaklaşa bir şekilde siber altyapı ve iletişim güvenliğini tesis etmeye yönelik adımlar atmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Bu faaliyetler arasında kritik altyapı korumasıyla ilgili planlamanın desteklenmesi, altyapı çalışmalarına hibe verilmesi, bilgi paylaşımı, teknik yardım sağlanması ve temel işlevlerin düzenlenerek denetlenmesi bulunmaktadır (Government Accountability Office, 2014).

ABD’de geçmiş dönemlerde yaşanan kasırgaların iletişim hatlarına zarar vermesi ve iletişim sistemlerine enerji sağlayan güç kaynaklarının hasar görmesi de İletişim Sektörü’nün korunmasına yönelik bir problem olarak karşımıza çıkmakta ve Acil Servis Hizmetler Sektörü’nü de doğrudan etkilemektedir. Bu problemlere karşı alınması gereken önlemler İletişim Sektörü bölümünde ele alınmıştır. Öte yandan Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün bir bileşeni olan itfaiye ekiplerinin yangınlara müdahale etmek amacıyla temiz suya ihtiyaçları bulunmaktadır. İtfaiyenin su ihtiyacını karşılamak için önceden gerekli planlamaların yapılması önem arz etmektedir. Acil durumlara etkili bir şekilde müdahale edebilmek için mukavemetli bir ulaşım ağı olmazsa olmazlardandır. Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün iletişim, ulaşım ve su altyapısına olan bağlılığı göz önüne getirildiğinde birçok kritik altyapı ile iç içe geçmiş bir görüntü karşımıza çıkmaktadır. Bu sektörlerin korunması ve afetlere hazırlığı Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün hizmet verme kapasitesini büyük oranda etkilemektedir.

Müdahale ve İyileştirme

Acil Servis Hizmetler Sektörü’nün diğer kritik altyapı sektörleriyle olan bağlantılı ilişkisi müdahale ve iyileştirme çalışmalarında da kendini göstermektedir. İletişim, ulaşım, enerji ve su altyapılarında gerçekleştirilen iyileştirme ve müdahale süreçleri Acil Servis Hizmetler Sektörü’nü de direkt olarak etkilemektedir. Kapanan bir yolun açılması, iletişim sistemlerinin faal hale getirilmesi, temiz su sistemlerinin tamir edilmesi ve enerji ünitelerinin hizmete açılması acil servislerin işleyişini yeniden tesis etmekte ve hizmet vermesini sağlamaktadır.

4.2.10. Enerji Sektörü

Enerji Sektörü tüm dünyada altyapıların işleyişi ve onarımında kritik öneme sahiptir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ortaya çıkarılması, kullanıma hazır hale getirilmesi, rafinaj ve nakledilmesi de dâhil olmak üzere enerjinin üretimi ve satışıyla ilgili tüm alanları kapsamaktadır. Günümüzde gelişmiş toplumlar büyük miktarda yakıt tüketmektedir. Enerji kullanımı, insanoğlunun dünyayı yaşanabilir bir hale getirmesine ve zorlu koşullara uyum sağlamasına yardımcı olmuştur. Tarım, ulaşım, bilgi teknolojisi, iletişim ve sanayi altyapıları için enerji vazgeçilmez hale gelmiştir. Bu sektörlerin enerji ihtiyacının karşılamak doğru yönetim prosedürlerini izlemekten geçmektedir (Bülbül ve Çokluk, 2017). Enerji altyapısı günümüzün ekonomisini ayakta tutan temel faktördür. Düzenli bir enerji akışının sağlanamadığı durumlarda toplumların refahı tehlikeye girecektir.  Enerji Sektörü tüm kritik altyapı sektörlerine hareket kabiliyeti sunmaktadır. Enerjinin olmadığı bir ortamda hiçbir kritik sektör ayakta duramayacaktır (Ömeroğlu, 2020).

Önleme ve Hazırlık

ABD’nin 2013 yılında yayımlanan Ulusal Altyapı Koruma Planı’na (National Infrastructure Protection Plan) ek olarak oluşturulan Enerji Sektörü-Özel Planı’na göre (Energy Sector Specific Plan) Enerji Bakanlığı (Department of Energy) bu sektörden sorumlu kuruluştur. Bu bakanlığın bünyesinde çeşitli alt birimler görev yapmaktadır. Enerji Sektörü’nün ulusal kritik altyapı güvenliği ve mukavemet hedeflerini gerçekleştirmek için izlediği birtakım yöntemler bulunmakta; risk tehditlerini belirlemek, tehlikelere karşı altyapıyı korumak ve bilgi paylaşımını artırmak bu yöntemlerin temelini oluşturmaktadır. Sektörü bu hedefler doğrultusunda korumak için yaklaşık 170 faaliyet ve program bulunmakta bu girişimler çeşitli kuruluşlar tarafından geliştirilerek sürdürülmektedir. Enerji altyapısının büyük çoğunluğu özel işletmelere ait olduğundan Enerji Sektörü’nün güvenlik çalışmaları hükümet ile özel sektör arasında ortak bir sorumluluk olarak görülmektedir (Homeland Security, 2015i).

Enerji Bakanlığı 2024 yılında Enerji sektörünü doğal afetlere, siber saldırılara ve iklim değişikliğine karşı korumaya yönelik 70.000.000 USD değerinde araştırma fonu oluşturmuştur. Bu fon aracılığıyla Enerji Sektörü’nün afetlerden korunması amacıyla bilimsel çalışmalar yapılması planlanmıştır. Bu çalışmalar sayesinde elektrik şebekeleri, doğalgaz ve petrol boru hatları, rüzgâr ve güneş enerji sistemleri ve daha bir çok enerji altyapısının korunmasına katkı sağlanması hedeflenmektedir (Energy.Gov, 2024).

Öte yandan petrol rafinerileri ve enerji santrallerinin faaliyetleri diğer altyapılarda olduğu gibi doğal afetlerden olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Buralarda yaşanan afetler sonrasında çevreye yayılan toksik ve tehlikeli kimyasallar büyük tehlikeler doğurmaktadır. Bu problemlerle başa çıkılabilmesi için acil durum planlarının hazırlanması gerektiği vurgulanmıştır. Çevresel tehlike riskini azaltmak, üretim ve tedarikteki aksaklıkları en aza indirmek için bütün tesislerin her türlü olasılığa yönelik bir plana sahip olması gerektiği ifade edilmiştir (Valve World, 2022).

Bir felaketin ardından hükümet yetkilileri öncelikle enerji santralleri gibi kritik altyapı tesislerinin çalıştığından, acil müdahale ekipleri ve hastanelerin ihtiyaç duydukları enerji kaynaklarına sahip olduğundan emin olmalıdır. Bu amaç doğrultusunda doğal afetlerin enerji kaynaklarını kesintiye uğratmaması için çeşitli yöntemler önerilmektedir. İklim değişikliği ile yaşanan yangınların klasik enerji altyapılarına zarar vermesinden yola çıkılarak daha az yatırım gerektiren yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması bunlardan biridir. Yangın, sel ve fırtına gibi olaylardan enerji altyapısını korumak ve faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak için yer altına gömülmesi ve enerji sistemlerinin kendilerini yönetebildiği akıllı altyapıların oluşturulması diğer önerilerdendir. Genel enerji sistemlerinin hizmet vermemesi durumunda güneş enerjisinden faydalanılması bir başka seçenek olarak sunulmaktadır (Uja, 2020).

Müdahale ve İyileştirme

Enerji Bakanlığı’na bağlı Siber Güvenlik, Enerji Güvenliği ve Acil Durum Müdahale Ofisi (The Office of Cybersecurity, Energy Security, and Emergency Response) doğal afetler ve insan kaynaklı olaylar da dahil olmak üzere enerji sektöründeki aksaklıklara yönelik müdahalelere önderlik etmekte ve FEMA’yla gerekli koordinasyonu sağlamaktadır. Kasırga, orman yangını, deprem veya volkanik patlama gibi herhangi bir afet sırasında, acil durum müdahale ekipleri Siber Güvenlik, Enerji Güvenliği ve Acil Durum Müdahale Ofisi’nin yönlendirmesiyle enerji kesintisi yaşanan bölgelerdeki sorunları gidermek için harekete geçmektedir. Öte yandan sahadaki müdahale ekipleri devlet ve sektör ortaklarının afetin Enerji Sektörü üzerindeki etkilerini değerlendirmesine, enerji sistemlerini tam kapasiteye geri döndürülmesine veya koordinasyon gerektirebilecek karşılanmamış ihtiyaçları belirlemesine yardımcı olmaktadır (Energy.Gov, 2023).

2013 yılında Alaska’nın Galen kasabasında meydana gelen sel felaketine müteakip başlatılan müdahale ve iyileştirme çalışmaları enerji kaynaklarının doğal afetler sonrasında iyileştirilmesine ilişkin yararlı bir örnek sunmaktadır. Sel sonucunda zarar gören eski ve fosil yakıtla enerji üreten kasabanın elektrik sisteminin biyolojik bir enerji üretim merkezi ile değiştirilmesi kararı alınmıştır. FEMA önderliğinde başlatılan girişimler sonrasında Galena’ya afetlere mukavemetli ve yerel kaynaklar tarafından yakıt ihtiyacı karşılanan bir enerji merkezi kurulmuştur. Sürdürülebilir bir enerji kaynağına geçiş, Galena’nın tedarik zinciri kesintilerine karşı olan bağımlılığını azaltmıştır (Energy Post, 2022).

Doğal afetler elektrik dağıtım ağlarının güvenilirliğini önemli ölçüde bozmaktadır. 2012 yılında meydana gelen Sandy Kasırgası 17 eyalette 10.000.000’dan fazla ev ve işyerinin elektrik kullanımını kesintiye uğratmıştır (Defender, 2017). Sandy sonrasında elektrik sistemleri modernize sürecine girerken iklim değişikliği ve akıllı sistemler planlama sürecine dahil edilmiştir (GTM, 2014).

Ayrıca ABD tarafından Enerji Sektörü’ndeki vasıflı çalışan sayısını artırmak için teşvikler verilmektedir. ABD Başkanı Barack Obama yönetimi elektrik sistemleri üzerinde uzmanlaşmış personel açığını kapatmak için 100.000.000 USD hibe ayırmıştır (Energy Gov, 2010).

4.2.11. Nükleer Sektör

Nükleer Sektör; enerji santralleri, eğitim amaçlı kullanılan pasif reaktörler, radyoaktif tıbbi malzemeler ve endüstriyel ortamlarda kullanılan donanımları kapsamaktadır. İnşaat halindeki enerji reaktörleri, hizmet dışı bırakılan ve sökülen tesisler de bu kritik sektörün alanında bulunmaktadır. Sektör aynı zamanda nükleer malzemelerin ve radyoaktif atıkların taşınmasını, depolanmasını ve yok edilmesini de içermektedir (INFRAGARD, 2015).

Nükleer Sektör sağladığı enerji akışının yanı sıra potansiyel arıza durumunda ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Büyük bir nükleer tesisteki önemli bir olay veya arıza, son derece yüksek ekonomik maliyetlere, tesis içi ve tesis dışı büyük maddi hasara yol açacaktır. Bu aynı zamanda uzun vadeli temizlik maliyetlerine ve bölgesel ekonomik hasarlara sebebiyet vermektedir. Bir nükleer tesisteki olayın sonuçları, tesisin niteliği, kritik işlevleri, sistem yedekleri, sahadaki radyoaktif maddenin türü ve miktarı, konumu, çevresindeki nüfus yoğunluğu, bölgesel altyapı ve mevsimsel koşullarla doğru orantılıdır (Ekşi, 2017). Bu nedenle Nükleer Sektör’ün denetimlerinin diğer sektörlere göre daha sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Önleme ve Hazırlık

Nükleer Sektör dünya genelinde büyük önem arz eden ve etkileri global ölçekte hissedilen bir kritik altyapıdır. Bu doğrultuda ABD tarafından 2013 yılında yayımlanan Ulusal Altyapı Koruma Planı’na (National Infrastructure Protection Plan) ek olarak oluşturulmuş Nükleer Reaktörler, Malzemeler ve Atık Sektörü-Özel Planı (Nuclear Reactors, Materials, and Waste Sector-Specific Plan) bulunmaktadır. ABD genelinde birçok nükleer reaktör özel sektör tarafından işletilmektedir. Kamunun işlettiği reaktörler büyük çaplı ve yüksek koruma gerektiren tesislerdir. Bu tesislerin güvenlik tedbirlerine ilişkin lisans verme hakkı Nükleer Düzenleme Komisyonu’nun (The Nuclear Regulatory Commission) yetkisindedir.

Bunun dışında Nükleer Sektör’ün genel sorumluluğu DHS’ye aittir, FEMA ve diğer kamu güvenlik kurumları DHS koordinesinde bu sektör yararına faaliyet yürütmektedir.  Özel işletmeler ve kamu tesislerinin işleyişini düzenlemek, güvenlik önlemlerini almak, doğal ve insan kaynaklı afetlere karşı korumak amacıyla çeşitli plan ve projeler oluşturulmaktadır. Nükleer reaktörlerin inşaat planları hazırlanırken doğal afetlerden en az derecede etkilenmesi için gerekli adımlar atılmaktadır. ABD’nin nükleer yapılar için hazırladığı inşaat planlarında deprem, kasırga, fırtına, sel ve yangın afetlerine ilişkin ön tedbirler alınmaktadır. Bu tedbirler sayesinde herhangi bir doğal afet esnasında Nükleer Sektör’ün sağlayacağı enerji akışının kesintiye uğramaması hedeflenmektedir (Homeland Security, 2015j).

Doğal afetlerin Nükleer Sektör’e yönelik verdiği zararın en önemli örneklerinden biri 2011 yılında Japonya’nın Fukushima kentindeki deprem felaketi sonrasında yaşanmıştır. Fukushima depremine müteakip gerçekleşen tsunamide kentte bulunan Daiichi Nükleer Santrali büyük hasar almıştır. Fukushima olayının ardından, mevcut nükleer santrallerin güvenliğini daha da artırmak ve yeni santrallerin tasarımlarını doğal afetlere karşı iyileştirmek için somut adımlar atılmıştır. Bu önlemler arasında alternatif soğutma seçenekleri, çevreye duyarlı yedek jeneratörler, rüzgâra karşı koruma sağlayan kalkanlar ve sele karşı korumak için setler yer almaktadır (IAEA, 2020).

Müdahale ve İyileştirme

ABD’deki nükleer santrallerin karşı karşıya kaldığı doğal afetlerin başında aşırı hava olayları gelmektedir. ABD’nin Nebraska bölgesinde bulunan Cooper nükleer santrali 1993 yılında büyük bir su baskını yaşamıştır. Missouri nehrinin taşkın alanına inşa edilen santral artan su seviyesi nedeniyle geçici olarak kullanılamaz hale gelmiştir. Nükleer Düzenleme Komisyonu santrale gerekli müdahalenin gerçekleştirildiği ve güvenlik protokollerinin uygulandığı yönünde bir açıklama yapmıştır. Daha sonra yapılan incelemelerde santralin etrafında bulunan setlerin çöktüğü ve santral personelinin önemli bölgelerden baskın suyunu uzaklaştırmayı sağlayacak önlemleri almadığı ifade edilmiştir. 1998’de Ohio’da bulunan Davis-Besse nükleer santrali hortum felaketi sonrasında dışarıdan aldığı güç kaynağını kaybetmiş ve bu nedenle santrale yapılan müdahale çalışmaları esnasında yedek dizel jeneratörler devreye sokulmuştur.

Bu gelişmeler sonucunda Nükleer Sektör unsurlarında yedek güç kaynaklarının müdahale aşamasında ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Yine 2002’de Maryland’de meydana gelen hortumun bölgedeki nükleer santralin çelikle güçlendirilmiş dış yüzeyini tahrip edecek düzeye ulaştığı görülmüş ve çelikle güçlendirilmiş yüzeyleri tahrip edebilen hortum ve fırtınaların santrallerin yedek güç ve su sistemlerini kullanılamaz hale getirmesinin olası olduğu değerlendirilmiştir. Aynı şekilde 1992’de görülen Andrew kasırgası, Turkey Point nükleer santralinin işleyişine büyük ölçüde zarar vermiştir. Dışarıdan gelen güç kaynağını kaybeden santrale beş gün boyunca enerji verilememiştir. Müdahale sürecinde yedek güç kaynakları kullanılmıştır. Kasırganın santrali vurduğu 4 saatlik süreçte bütün iletişim kesilmiş ve düşen ağaçlar nedeniyle yollar kapanmıştır (Gunter, 2004). Yukarıda bahsi geçen doğal afetlerin ardından yapılan incelemelerde devletin nükleer tesislere yönelik gerekli inceleme ve denetimleri yeterli düzeyde yapmadığı öne sürülmüş, denetim eksikliği bulunan ve gerekli önlemlerin alınmadığı tesislerdeki doğal afetlerin nükleer afetlere dönüşeceği çıkarımında bulunulmuştur.

4.2.12. Savunma Sanayisi Sektörü

Savunma sanayisi, silah ve askeri teknoloji üreterek satan küresel bir endüstridir. Orduların ihtiyaçlarını karşılamak ve verimliliğini artırmak için oluşturulmuştur. Silah sistemleri ve bileşenlerinin araştırma ve geliştirmesinin yanı sıra tasarımını, üretimini, teslimatını ve bakımını da sağlamaktadır. Bütün bunların dışında bu sektörün temel görevi ülkeye yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için mücadele eden askeri birimlerle işbirliği içerisinde olarak kamu güvenliğinin sağlanmasına hizmet etmektir (Temiz, 2015). Savunma sanayisinin kritik altyapıların insani tehditlere karşı korunmasında büyük öneme sahip olduğu, bu kritik altyapı kolunun ürettiği silah ve teçhizatın altyapıların dış tehditlere karşı korunmasında kullanıldığı ve savunma sanayisinin hasar görmesinin diğer kritik altyapıların tehditlere açık hale gelmesini kolaylaştıracağı varsayılmaktadır.

Önleme ve Hazırlık

2010 yılında Savunma Sanayisi Sektörü’nün insani ve doğal tehditlere karşı korunmasına yardımcı olmak amacıyla Savunma Sanayisi Altyapısı Sektör-Özel Planı (Defense Industrial Base Sector-Specific Plan) oluşturulmuştur. Savunma Sanayisi Sektörü’nün sorumluluğu Savunma Bakanlığı’na (Department of Defense) verilmiştir. Savunma sanayisindeki altyapıların karşı karşıya kaldığı riskleri analiz edip değerlendirmeler yapmak amacıyla Kritik Altyapı Koruma Misyonu Güvenlik Değerlendirmeleri (Critical Infrastructure Protection Mission Assurance Assessments) adlı bir kurum görev yapmaktadır. Bu kurumun görevi, Savunma Sanayisi Sektörü’ndeki bütün altyapıların insani ve doğal kaynaklı tehditlere hazırlık seviyesini ölçmektir (Homeland Security, 2010). Bu kuruma ek olarak Savunma Bakanlığı tarafından görevlendirilen Güvenlik Açığı Değerlendirme Ekipleri (Vulnerability Assessment Teams) eyaletlerde görev yapmaktadır. Bu ekipler kritik altyapıları güvenlik standartları açısından incelemekte ve FEMA’ya bilgi sağlamaktadır (National Guard, 2017).

Müdahale ve İyileştirme

Savunma Sanayisi Sektörü’nün maruz kalma ihtimali bulunan doğal ve insan kaynaklı afetlerde, acil müdahale ekiplerinin müdahale ve iyileştirme çalışmalarına ilk katılan birimler olacağı ifade edilmektedir. Durumun vahametine göre federal düzeyde yardım talebinde bulunulabileceği ve FEMA yetkililerinin çalışmaları koordine etmeye yönelik adımlar atacağı söylenmekte ve Savunma Sanayisi Sektörü’ndeki afetlerde diğer kritik altyapıların korunması amacıyla hazırlanan protokollerin takip edileceği anlaşılmaktadır. Savunma Sanayi Sektörü’nün geçmiş dönemde yaşanan doğal afetlerle nasıl mücadele ettiğine dair yapılan açık kaynak araştırmalarında yeterli veriye ulaşılamamıştır. Bu sektörün kritikliği göz önünde bulundurulduğunda bu bilgilerin kamuoyundan saklanmış olabileceği değerlendirilmektedir.

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 11 yazısı için tıklayınız

Leave a Comment

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir