Ahmet ÇOLAK
2.2.6. Fırtınalar ve Kasırgalar
Fırtınalar, şiddetli rüzgârlar sonucu ortaya çıkan hava olaylarıdır, genellikle deniz ve okyanus çevresinden başlayarak kıyı kesimlerine doğru ilerlemekte ve yaşam alanlarına yönelik büyük tehdit oluşturmaktadır. Fırtınalar beraberlerinde dolu, kar ve kum taneleri taşımakta ve fırtınalarla birlikte yıldırım düşme olasılığı görülmektedir. Çeşitli maddeler taşıyan fırtınalara taşıdığı maddelere (kum fırtınası, kar fırtınası) göre isimler verilmektedir (Çalışkan ve Aslan, 2014).
Bu fırtına türlerinin dışında astronomik olaylar, güneşteki patlamalar ve dünyanın çekim bölgesinde meydana gelen olaylar nedeniyle manyetik fırtınalar ortaya çıkabilmektedir. Manyetik fırtınalar radyo dalgalarına zarar vermekte ve iletişim problemleri yaratmaktadır. Manyetik fırtınalar artan teknolojik gelişmelerle beraber kamuoyunun daha çok dikkatini çekmekte ve endişelendirmektedir. Uzayda meydana gelebilecek manyetik bir fırtına telekomünikasyon altyapısına büyük zararlar verirken uyduların bozulduğu, iletişimin kesildiği, radyoların çalışmadığı ve navigasyon sistemlerinin zarar gördüğü bir süreç yaşanacaktır. Yüksek oranlarda görülmesi muhtemel manyetik radyasyon hava yolu ulaşımını olumsuz etkileyecek ve bu nedenle ulaşım kesintiye uğrayacaktır (Timoçin ve Ünal, 2017).
Tayfun veya hortum olarak da bilinen tropik kasırgalar, hızlı hareket eden ve şiddetli yağışlara sahip yoğun dairesel afetlerdir. Kasırgalar nedeniyle görülen can ve mal kayıpları rüzgârlardan ziyade fırtına, su baskını, toprak kayması gibi ikincil olaylardan kaynaklanmaktadır (Kolay vd., 2020). Türkiye her ne kadar okyanuslarda oluşan yıkıcı kasırgalardan uzak görünse de yakın coğrafyamızda bu felaketler yaşanmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği 2023 yılında Libya’da görülen Daniel Kasırgası’dır. Bu kasırganın altyapılar üzerinde yarattığı yıkım görülmemiş bir boyuttadır. 2 adet baraj yıkılmış, su ve elektrik sistemleri kullanılamaz duruma gelmiş, gıda tedariki ve ulaşım hizmetleri kısıtlanmış, sağlık sektörü geçici olarak hizmet verememiştir (reliefweb, 2023).

2.2.7. Volkanik Faaliyetler
Volkanlar, yer kabuğunun üstünde bulunan ve patlamalarla lav akışının yaşanmasına sebep olan jeolojik oluşumlardır. Patladıklarında tehlikeli gazlar, kül, lav ve kayalar püskürtmekte bu durum özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde can ve mal kaybına neden olmaktadır. Volkanlardan yayılan sıcak küller orman yangınlarına yol açmakta, tarım arazilerinde ve doğal bitki örtüsünde ağır tahribatlar yaratmakta, yolları kullanılamaz hale getirmekte, deniz ve hava trafiğinin durmasına sebebiyet vermektedir (Akyürek, 2022). 2010’da İzlanda’da yaşanan volkanik patlama sonucu atmosfere yayılan küller uçak motorlarını tıkayarak arızalara yol açmış ve hava trafiğini olumsuz etkilemiştir. Volkanik küller ayrıca nefes yollarında rahatsızlık yaratmakta ve Sağlık Sektörü’nü yoğun bir iş yükünün altına sokmaktadır (ESKP, 2018).
2.2.8. Salgınlar
Büyük bir coğrafya üzerinde kişiden kişiye geçerek yayılan bulaşıcı hastalıklar salgın olarak adlandırılmaktadır (Tekin, 2021). Salgın hastalıklar sosyal durum, ekonomik yaşam ve siyasi gelişmeler üzerinde yoğun bir etkiye sahiptir. Güvenlik politikaları içerisinde geçmişten beri önemli bir tehdit olarak görülen salgınlar Covid-19 süreciyle beraber kendini daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Diğer doğal afetlerde olduğu gibi salgınlarda artan bir zincirleme etkiyle kamu düzenini tahrip etmektedir (Kıllıoğlu, 2022). Tüm dünyada ve Türkiye’de ağır bir şekilde yaşanan Covid-19 salgını birçok kritik altyapı sektörünü olumsuz etkilemiştir. Türkiye özelinde ele alınması gerekirse ulaşım bu sektörler arasında en dikkat çekenidir. Salgın riskini önlemek ve bulaşma süresini azaltmak amacıyla ulaşıma getirilen kısıtlamalar nedeniyle birçok ulaşım firması faaliyetlerini askıya almış ve bazı şehirlerde toplu ulaşım tamamen durmuştur (Çorum Time, 2020).

2.3. Afet Yönetimi
Afet yönetimi: afet öncesi, afet anı ve afet sonrasında ortaya konulması gereken prosedür ve yöntemlerin sistematik bir şekilde ele alındığı çalışmalar bütünü olarak ifade edilebilmektedir (İşeri vd., 2005). Bu bilgiler ışığında bakıldığında, afet yönetiminin afet sonrası oluşan yıkıcı durumun önlenmesi, muhtemel can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi amacını taşıdığı söylenebilmektedir. Afetlere müdahale eden kamu ve özel kuruluşların bir merkezden toplu bir şekilde yönlendirilmesi, desteklenmesi ve koordine edilmesi afet yönetiminin başlıca hedeflerindendir. Afet yönetimi çerçevesinde ele alınan olaylar arasında doğal afetler (Deprem, kasırga, yangın, Tsunami, sel) ve insan kaynaklı afetler (Sabotaj, terör eylemleri, teknik hatalar) yer almaktadır (Akyel, 2005).
Afet yönetimi genellikle önleme, hazırlık, müdahale ve iyileştirme şeklinde dört evreye ayrılmaktadır.
Başlıca doğal afetler arasında bulunan deprem, yangın, sel, tsunami, volkanik patlamalar, kasırga ve fırtınalar yarattıkları yıkım açısından en çok korkulan doğa olaylarındandır. İnsanoğlunun kurduğu her türlü medeniyet, oluşum, büyük veya küçük yerleşim yerleri düzenli olarak doğal afet tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve çoğu zaman büyük zararlar görmüştür. Doğal afetler yarattıkları yıkım nedeniyle ülkelerin uzun süreli kalkınmasının da önüne geçen atlatılması zor oluşumlardır. Yol, kamu kurumu, hastane benzeri altyapıların kullanılamaz hale gelmesi, şehirlerin tahrip olması, finansal sorunlar, salgın hastalıklar ve çevresel problemler doğal afetlerin uzun süreli etkilerindedir.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin doğal afetlerin sıklıkla yaşandığı bir coğrafi bölgede bulunması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olarak göze çarpmaktadır. Orman yangınları, depremler, heyelanlar ve sel afetleri Türkiye’de can ve mal kaybına yol açan başat doğa olayları olarak bilinmektedir. Bu afetler dünya genelinde görülmekle birlikte az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde daha çok zarara yol açmaktadır (İnmez, 2011). Bu afetlerin kritik altyapılar özelinde ve genel olarak en zararla atlatılabilmesi için kapsamlı ve geçmiş tecrübelere dayanan afet yönetim sistemlerinin oluşturulmasının önemli olduğu değerlendirilmektedir.
2.3.1. Afet Yönetiminin Evreleri
Afet yönetimi genellikle önleme, hazırlık, müdahale ve iyileştirme şeklinde dört evreye ayrılmaktadır. Afet süreçlerini etkili bir şekilde yönetmek ve müdahale etmek her yönetim evresinin özenli bir şekilde ele alınmasını gerektirmektedir. Her bir evre kendi içinde hedefleri olan ayrı bir parça gibi gözükse de sonuçları itibariyle birbirlerini tamamlamaktadır. Her evre daha iyi sonuçlara ulaşılması amacıyla bağlantılı bir şekilde tasarlanmıştır. İlk evrenin başarısı veya başarısızlığı diğer evreleri etkilemekte veya diğer safhalara geçilmesine mâni olmaktadır. Bu nedenle afet yönetiminde daha iyi sonuçlar elde etmek için evreler bir öncekinin üzerine Şekil 2.2’de görüleceği üzere döngüsel bir yöntemle inşa edilmektedir (Kahraman vd., 2021).

2.3.2. Önleme
Afet yönetim evrelerinin ilk adımı, afetlerin yıkıcı etkilerini gerçekleşmeden önlemek veya azaltmaya çalışarak afetlere yol açabilecek potansiyel riskleri ve tehlikeleri belirlemektir. Bu evre çevrenin analiz edilmesini, güvenlik açıklarının ve risklerin değerlendirilmesi konularını içermektedir. Afetlerin meydana gelmesinden önce tehlike riskini azaltan önleme çalışmaları afet yönetiminin tüm aşamalarına fayda sağlamaktadır. Önleme evresi acil durumlara yönelik önceden tedbir alarak bu tip durumların oluşma olasılığını azaltan veya kaçınılmaz tehlikelerin zarar verici etkilerini minimuma indiren her türlü faaliyeti içine almaktadır (Memiş ve Babaoğlu, 2020).
Örneğin konutlardaki yangın olaylarının önlenmesi için inşaat malzemeleri, kablolar ve cihazların seçiminde güvenlik standartlarına uyulması gerekmektedir. Ancak bir yangın meydana gelme olasılığı her zaman vardır. Bu nedenle acil yangın durum planları oluşturulmalı, koruma ve tahliye planları aralıklarla güncellenmeli ve yangın durumunda kullanılacak acil çıkışlar açık tutulmalıdır (Çataklı ve Büyükkaya, 2022). Depremlere karşı yerleşim bölgelerinin doğru seçimi, mukavemeti yüksek inşaat süreci ve imar kurallarının dışına çıkılmaması başlıca önleme tedbirleri arasındadır (Leblebici, 2016). Sellere karşı dere yataklarına binaların inşa edilmemesi, sellerle birlikte yaşanması muhtemel heyelanlara karşı ağaçlandırmaların yapılması ve afet esnasında bölge halkının akarsu kenarlarından uzak tutulması bu önlemlerden bazılarıdır (Satılmış ve Acar, 2023). Öte yandan imar izni verilmesi planlanan bir alanın doğrudan sellerden etkilenmese de sel ve taşkın bölgesi içinde olup olmadığının tespit edilmesi ve izinlerin ona göre verilmesi hayati önem taşımaktadır (Öztürk, 2019).
2.3.3. Hazırlık
Hazırlık evresi, potansiyel afetlerle etkili bir şekilde başa çıkmak için stratejiler, planlar ve prosedürler geliştirme yöntemlerini içermektedir. Bu evrede görevlilerin, ekipmanların ve acil müdahale sistemlerinin bir afete müdahale etmeye hazır olmasını sağlamak için acil durum planları oluşturulmakta, eğitimler verilmekte ve tatbikatlar yapılmaktadır (Şen ve Ersoy, 2017). Deprem, sel baskını, yangın, hortum, buzlanma, yıldırım, çığ ve heyelan benzeri doğal afetlere karşı AFAD tarafından gerçekleştirilen bilinçlendirme çalışmaları hazırlık aşamasında gerçekleştirilen tatbikatlara örnek olarak verilebilmektedir. Bu tatbikat ve eğitimler sayesinde afete maruz kalan kişiler afet anında neler yapacaklarını, afet öncesi alınması gereken tedbirleri, acil durum çıkışlarını ve toplanma alanlarının nerede olduğunu önceden öğrenme imkânına sahip olmaktadırlar (AFAD, t.y.).
Hazırlık aşamasında uygulanan afet bilinçlendirme eğitimleri aracılığıyla Türkiye’nin eğitim kurumlarında doğal afetlere yönelik farkındalık oluşturma ve afetlerden korunmaya yönelik kurslar verilmektedir. Bu kursları veren en önemli kurumlardan birisi Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne bağlı Afete Hazırlık Eğitim Birimi (AHEB) adlı kuruluştur. Bu kuruluş tarafından deprem ve afet bilincinin oluşması amacıyla yürütülen programların hedefi her yaştan öğrenci ve programa katılım sağlayan kişilere temel afet bilincini aşılamaktır. Afet bilinci edinen öğrenci ve yetişkinlerin afetlere daha duyarlı ve olası afet durumlarında ne yapması gerektiğini bilen vatandaşlar olması amaçlanmaktadır (Akçil vd., 2016).
2.3.4. Müdahale
Müdahale evresi, bir afete anında müdahale edilmesine yönelik çalışmaları ihtiva etmektedir. Müdahale ekipleri durumu istikrara kavuşturmak ve daha fazla zarar olasılığını azaltmak için uğraş vermektedir. Müdahale aşamasına örnek olarak; afet bölgesiyle iletişim ve haberleşme, arama ve kurtarma çalışmaları, güvenliğin sağlanması, afetzedelerin tahliyesi ve geçici yerleşim yerlerine ulaştırılması, hasarlı yapı ve alanların tespit edilmesi, afetle mücadele ekipleri ve acil durum malzemelerinin hızlı bir şekilde afet bölgesine intikal ettirilmesi gösterilebilmektedir. Müdahale evresi genellikle arama ve kurtarma çalışmalarıyla başlamakta fakat ilerleyen süreçte odak noktası hızla etkilenen nüfusun temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına dönüşmektedir. Bunların arasında diğer sosyal yardım çalışmalarının yanı sıra yiyecek, su, barınak, tıbbi yardım sağlanması ve insanların tehlikeden uzaklaştırılması yer almaktadır (Erkal ve Değerliyurt, 2011).
2.3.5. İyileştirme
İyileştirme evresi, afetlerden etkilenen topluluk ve altyapıların normal durumuna döndürme çalışmalarını kapsamaktadır. Bu evre altyapının yeniden inşasını, tıbbi yardım ve sosyal hizmetlerin sağlanmasını, bireylerin ve afetzedelerin mali açıdan iyileşmesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bir afetin iyileştirme aşaması altı aydan bir yıla kadar sürebilmektedir. İyileştirme çalışmalarının temel amacı bir afetin yıkıcı sonuçlarını önceden değerlendirmek amacıyla stratejik protokoller ve eylem planları oluşturmaktır. Strateji ve planlar, çeşitli felaket olayları için izlenmesi gereken açık adımları vermeli ve birden fazla afet senaryosunu kapsamalıdır (Çoban, 2019).
Bölüm Değerlendirmesi
Bu bölümde kritik altyapıların afet yönetimi çerçevesinde değerlendirmesi yapılmış ve afet tanımlarına yer verilmiştir. Afet yönetimi kavramı, doğal ve insan kaynaklı afetleri bir bütün olarak ele almakla birlikte, bu çalışmada kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasına odaklı bir yaklaşım benimsendiğinden ağırlıklı olarak doğa kaynaklı afetler özelinde konu ele alınmış ve bu kapsamda incelemeler yapılmıştır. Deprem, sel, kasırga, fırtına, heyelan ve buna benzer afetlerin tanımlamaları yapılarak kritik altyapılara verdiği zararlara ilişkin Türkiye üzerinden örnekler sunulmuştur. Doğal ve insan kaynaklı afetlerle mücadele etmek amacıyla oluşturulan afet yönetim evreleri (Önleme, hazırlık, müdahale, iyileştirme) incelenmiştir. Bu evreler daha sonra ABD özelinde yapılacak olan vaka analizleri için analitik bir çerçeve sunmaktadır.
Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 4 yazımız için tıklayınız
Leave a Comment