Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri ABD Örneği - Bölüm 4

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 4

Ahmet ÇOLAK

İKİNCİ BÖLÜM

AFET YÖNETİMİ VE KRİTİK ALTYAPILAR

Bu bölümde kritik altyapıların afet yönetimi ile olan ilişkisi üzerinde durularak doğal ve insan kaynaklı afetlerin ayrımı ve afet yönetiminin açıklaması yapılmıştır. Araştırmada odak noktası olan doğal afetlere ilişkin bir tasnif yapılarak kritik altyapılara verebilecekleri zararlar Türkiye’de yaşanan örnek olaylar vasıtasıyla irdelenmiştir. Son olarak, konuyla ilgili literatürde afet yönetimi evreleri olarak bilinen önleme, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında yapılması gerekenler incelenmiştir. Bu aşamalar daha sonra özellikle ABD üzerinde kritik altyapı sektörleri bağlamında yapılan vaka analizinde analitik bir çerçeve olarak kullanılacağından önem arz etmektedir.

2.1. Afet Kavramı, Doğal ve İnsan Kaynaklı Afetler

Afet, yerleşim alanlarının, doğal çevrenin ve kamu altyapısının zarar görmesine neden olan doğal veya insan kaynaklı herhangi bir yıkım olayıdır (Büyükkaracığan, 2017). Depremler, kuraklıklar, yangınlar, seller, heyelanlar ve volkanik patlamalar doğal afetlerden bazılarıdır. Büyük endüstriyel kazalar, bina çökmeleri, yangınlar, uçak kazaları, gemi batmaları ve terör eylemleri sıklıkla insan kaynaklı felaketler olarak sınıflandırılmaktadır. Doğal ve insan kaynaklı afetler dünya çapında insanların güvenliğine yönelik ana tehdit olarak kabul edilmekte ve her yıl milyonlarca insan bu afetlerden etkilenmektedir. Kasırgalar, şiddetli yağışlar ve depremler on binlerce kişinin ölümüne ve çok daha fazlasının olumsuz bir şekilde etkilenmesine neden olmaktadır. Bu afetler nedeniyle insanlar evsiz kalmakta, altyapılar hasar almakta, sağlık ve su tesisleri zarar görmekte, tarım problemleri yüzünden kıtlık olayları yaşanmaktadır.

Afetler, yukarıda da bahsedildiği gibi doğal veya insan yapımı ya da her ikisinin birleşimi şeklinde ortaya çıkabilmektedir (Giorgadze vd., 2011). Bu araştırmanın amacı, insan davranışlarıyla ilişkili eylemlerden ziyade doğal güçlerin neden olduğu ve geniş bir coğrafi bölgede büyük bir nüfusu etkileyen doğal afetlere odaklanmaktır. Afetlerin kritik altyapılar üzerindeki negatif etkilerini ve bunların önlenmesini araştırırken her olası afet durumunu kapsama iddiasında değildir.

Afet, yerleşim alanlarının, doğal çevrenin ve kamu altyapısının zarar görmesine neden olan doğal veya insan kaynaklı herhangi bir yıkım olayıdır

Teknolojik gelişmeler ve modern şehirleşmenin hızlı inşasıyla beraber afetler gündelik yaşamı eskisinden daha çok tehdit eder hale gelmiş, doğal ve insan kaynaklı afetlerin meydana gelme süreklilikleri ve yarattığı tahribat da geçmiş yıllara göre katlanarak artmıştır. Bu da daha fazla can kaybına, maddi ve manevi zarara yol açmaktadır.

Kritik altyapıların doğal afetlerden korunmaması hayati önem taşıyan devlet işlevlerinin, sağlık hizmetlerinin, eğitim faaliyetlerinin, enerji sektörünün ve ekonomik hayatın sekteye uğramasına neden olmaktadır. Herhangi bir doğal afet sonrası zarar gören bir kritik altyapı diğer sektörleri etkilemekte ve afetin boyutu büyümektedir. Bu durumun daha iyi anlaşılması için Şekil 2.1’de deprem örneği üzerinden durumun izahı yapılmıştır.

Şekil 2.1. Doğal afetlerin kritik altyapılar üzerindeki kademeli etkisi (Kadri vd., 2014)

Kritik altyapıların maruz kaldığı bu problemler devletlerin ve insanların güvenliğini tehlikeye atmakta, teknolojik ilerlemelere rağmen insanoğlu yaşamında giderek daha fazla tehdit hissetmektedir. Bu nedenle doğal afetlerin, insanlar ve kritik altyapılar üzerindeki etkilerinin kalıcı bir şekilde önlenemeyeceği, fakat doğal afetlerin öngörülmesi ve yararlı iyileştirme politikalarının geliştirilmesi ile tehlike altındaki kritik altyapıların daha hızlı ve etkin bir şekilde korunabileceği değerlendirilmektedir. Doğal afetlerin öncesi ve sonrasında uygulanması gereken afet yönetimi stratejilerinde kritik altyapılara yeterli düzeyde yer verilmesi de bu altyapıların korunmasına büyük katkı sağlayacaktır (Mijalkovic ve Cvetkovic, 2021).

2.2. Doğal Afet Türleri ve Kritik Altyapılar Üzerinde Etkisi

2.2.1. Depremler

Depremler, yer kabuğundaki bir fay boyunca biriken gerilim enerjisinin aniden serbest kalması sonucu oluşmakta, düzensiz zaman aralıkları, tahmin edilemezlik ve bunlarla ilişkili tehlikeleri nedeniyle ciddi bir tehdit sunmaktadır. Depremler sonrası yerleşim alanları ve altyapıların inşasındaki kusurlar nedeniyle yoğun nüfuslu bölgelerde birçok can ve mal kaybı görülebilmektedir (Yılmazer vd., 2022).

Türkiye’de meydana gelen ve 11 ili etkileyen 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler kritik altyapıların depremde hasar görmesi sonucunda ne tür felaketlere yol açılabileceğine dair örnekler barındırmaktadır. Hatay’ın İskenderun ilçesinde yer alan İskenderun Devlet Hastanesi’nin bazı bölümleri bu depremlerde yıkılmış ve hastalar tahliye edilmek zorunda kalmıştır. Adıyaman belediye binası depremlerin ardından tamamen yıkılarak işlevsiz hale gelmiştir. Tarsus-Adana-Gaziantep yolunda yarıklar oluşmuş ve trafik kesilmiştir. Hatay Havalimanı hasar görmüş, İskenderun limanında çıkan yangınlar limanın faaliyetlerini durdurmuş ve depreme müdahale eden birimlerin koordinesini sağlamakla görevli AFAD’ın Hatay’da bulunan binası yıkılmıştır (Türkiye, 2023). Depremlerden etkilenen illerde telekomünikasyon ağları hasar alarak kullanılamaz hale gelmiş ve bunun sonucunda iletişim zorluğu yaşanmıştır. Telefon ve internet hizmeti günlerce verilememiş, deprem sonrası gerçekleştirilen kurtarma operasyonları süresince iletişim kopuklukları vuku bulmuştur (BBC News Türkçe, 2023). 

İskenderun Devlet Hastanenin depremden önceki ve sonraki görünüşü. Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/articles/c06z73v2ypvo

Ayrıca Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında Türkiye’deki birçok sanayi bölgesinin depreme mukavemet gösterme durumu tespit edilmiştir. Bunlardan biri de Tekirdağ Organize Sanayi Bölgesi’dir. Yapılan denetimlerde 2.000.000 m²’lik sanayi alanının depremlere mukavemet gösteremeyeceği belirlenmiştir (Habertürk, 2024). Bu tespitler ışığında gelecekte yaşanması muhtemel doğal afetlere hazırlıklı olunması planlanmaktadır.

2.2.2. Seller

Seller yoğunlukla karşılaşılan bir doğal afet türüdür ve artan su seviyesinin yerleşim ve tarım alanlarını sular altında bırakmasıyla meydana gelmektedir. Sellere genellikle şiddetli yağışlar, hızlı kar erimesi, kasırga veya tsunaminin neden olduğu dalgalar sebep olmaktadır. Aşırı yağışlardan kaynaklanan su seviyesinin yükselmesi, ani su baskınlarına yol açmakta; nehirler, dereler ve kanallar taşarak yerleşim alanlarına zarar vermektedir. Aynı şekilde hızlı kar erimeleri nehir taşkınlarına sebep olurken, kıyı taşkınları ise kasırga ve tsunami ile bağlantılı olarak gerçekleşmektedir (Memiş ve Düzgün, 2020). Türkiye’de 2021 yılında Kastamonu, Bartın ve Sinop’ta gerçekleşen aşırı yağışlar, beraberinde büyük sel felaketleri getirmişlerdir. Sinop’un Ayancık ilçesindeki devlet hastanesi hasar almış, ilçedeki içme suyu ve enerji altyapısı zarar görmüştür. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde elektrik kesintileri yaşanmış, köprüler yıkılmıştır. Giriş katlarını su basan devlet hastanesi geçici olarak hizmet dışı kalmıştır. Ayrıca 33.445 dekar tarım arazisi tahrip olmuştur. Bartın’da sel felaketi sonucunda 13 köprü yıkılmış, enerji sistemleri ve tarımsal alanlar kullanılamaz hale gelmiştir (Anadolu Ajansı, 2022).

2021 Kastamonu, Bartın ve Sinop sel felaketi

2.2.3. Çığ ve Heyelan

Genellikle dağların yüksek kesimlerinde yer alan kar tabakalarının hareketlenerek yer değiştirmesi olayına çığ adı verilmektedir. Türkiye’nin güneydoğu ve doğu bölgeleri ile Karadeniz bölgesi çığ afetinin oluşması muhtemel yerlerdir. Bunun yanı sıra dağ yamaçlarında bulunan ağaçların kesilmesi ve doğanın tahrip edilmesi de çığ tehlikesini artırmaktadır (AFAD, 2018). Türkiye’de 1992’de Siirt ve Şırnak’ta yaşanan çığ felaketlerinde Tünekpınar Jandarma Karakolu ve Uludere Jandarma Bölük Komutanlığı büyük zarar görmüş ve toplamda 32 asker şehit olmuştur. Yine 1992 yılında Şırnak’ta meydana gelen Görmeç çığ faciasında 71 asker hayatını kaybetmiştir. Kamu güvenliğini sağlayan birimlere zarar veren çığ felaketleri olası güvenlik zafiyetlerinin önünü açmıştır (Milliyet, 1998). Ayrıca 2024 yılında Hakkari’de gerçekleşen çığda Yüksekova-Şemdinli kara yolu kapanmış ve ulaşım sekteye uğramıştır. Yolların kapanması ulaşıma bağlı olarak hizmet veren sağlık ve gıda gibi kritik altyapıların faaliyetlerini de zora sokmuştur (Anadolu Ajansı, 2024).

Heyelanlar diğer afetlerden daha yaygındır ve dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelebilmektedir. Büyük toprak, kaya veya moloz kütlelerinin eğim yönüne doğru hareket etmesiyle ortaya çıkmaktadırlar. Çamur kaymaları ve enkaz akışları da hızlı hareket eden heyelanların yaygın bir türüdür. Heyelanlar şiddetli yağış, kuraklık, deprem ve volkanik patlamalar sonrasında görülebilmektedir (Gelişli, 2018). Türkiye’nin genellikle Doğu Karadeniz bölgesinde görülen heyelanlar kritik altyapılara zarar vermektedir. Artvin’de görülen heyelanlar genellikle yolları kapatarak ulaşımı engellemektedir. Ayrıca enerji hatlarının da zarara uğramasıyla elektrik kesintileri yaşanmaktadır (NTV, 2024). 2023 yılında aşırı yağış sonrası Karadeniz’de görülen heyelanlar büyük çapta ulaşım altyapısına zarar vermiştir. İstanbul-Ankara arasındaki ana yollar 24 saat hizmet verememiş ve Türkiye’nin en stratejik noktalarından biri olan Bolu Tüneli’nin İstanbul yönü hizmet dışı kalmıştır (NTV, 2023a).

2024 yılında Rize ilinin Güneysu ilçesinde meydana gelen heyelan sonucunda kopan kaya parçaları Rize AFAD İl Müdürlüğü ve 112 Acil Çağrı Merkezi binalarının bulunduğu bölgeye düşerek kısa süreli paniğe yol açmış ve çevreye zarar vermiştir (Gazete Rize, 2024). Türkiye açısından bu durumun, doğal afetlerin kritik altyapılar arasında yer alan kamu hizmet binalarına, ulaşım ve enerji hatlarına yönelik yıkıcı etkisini ortaya koyduğu değerlendirilmektedir.

Görmeç çığ faciası

2.2.4. Tsunami

Tsunamiler; deprem, volkanik patlama, su altı toprak kayması veya büyük göllerde yoğun miktarda suyun yer değiştirmesi sonucu oluşan dev dalgalardır. Hızlı bir şekilde yol kat edebilmekte ve kıyıya ulaştıklarında yerleşim yerleri üzerinde yıkıcı etki meydana getirmektedirler (Alpar vd., 2003). 2011’de Japonya’da yaşanan Tsunami’de yollar, tren hatları ve köprüler hasar almıştır. Elektrik, içme suyu, kanalizasyon sistemleri, gıda tedariki ve gaz hatları da dâhil olmak üzere birçok altyapı kullanılamaz hale gelmiştir. Deprem ve tsunaminin en büyük ve en uzun süreli etkisi Fukushima nükleer santrali ve çevre bölgelerde yaşanmıştır. Nükleer sızıntı nedeniyle toprak ve deniz suyunda nükleer kirlilik oluşmuştur (Risk Frontiers, 2021). Türkiye’de Japonya benzeri büyük tsunamiler görülmese bile tsunami tehlikesi olası bir durumdur. 1999 İzmit depremi sonrasında 3 metre yükseklikteki dalgalar kıyılarda su baskınına ve hasarlara yol açmıştır. Ayrıca İzmir’in Seferihisar bölgesindeki 6,6 şiddetindeki deprem sonrasında kıyı kesimleri tsunami dalgalarına maruz kalmıştır (Anadolu Ajansı, 2021).

2.2.5. Aşırı Sıcaklar, Orman Yangınları ve Kuraklık

Sıcak hava dalgaları veya uzun süreli sıcaklık, başta sıcağa bağlı ölümlerde artış olmak üzere toplum üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Sıcak hava dalgaları doğal afetlerin en tehlikelileri arasındadır, ancak ölü sayısı ve yarattığı yıkımlar hemen belli olmadığından nadiren yeterli ilgi gösterilmektedir. Sıcak hava dalgaları sağlık ve acil durum hizmetlerine yük getirmekte özellikle Gıda ve Tarım Sektörü’nü etkilemektedir. İnsanların aşırı sıcaklar nedeniyle mahsullerini veya hayvanlarını kaybetmeleri gıda ve ekonomi güvenliğini tehlikeye sokmaktadır (Yılmaz, 2023).

Türkiye’deki tarım arazilerinin üretim kapasitesinde aşırı sıcaklar nedeniyle azalmaların olabileceği görülmektedir. Hayvancılık alanında sıcaklar yüzünden verim düşmekte, süt ve et üretiminde sorunlar yaşanmaktadır. Aşırı sıcaklar nedeniyle yağış miktarı azalırken Trakya bölgesinde ayçiçeği, Akdeniz bölgesinde zeytin yetiştiriciliği zorlaşmaktadır. Gıda ve Tarım Sektörü’ndeki bu problemlerin önüne modern sulama sistemlerinin geliştirilmesiyle geçilmesi planlanmaktadır (Anadolu Ajansı, 2023).

Ayrıca aşırı sıcaklar telekomünikasyon ağlarına da zarar vermektedir. İnternet ve telefon hizmeti sağlayan sunucular sıcakların artmasıyla beraber bozulmakta veya geçici olarak devre dışı kalabilmektedir (BSR, 2022). Aşırı sıcakların etkilediği bir diğer sektör ise ulaşımdır. 2024 yılında Ankara’da hizmet veren metro sistemlerinin güç kaynakları aşırı sıcaklar nedeniyle hizmet veremeyecek duruma gelmiş ve seferlerin kaldığı yerden devam etmesi için iyileştirme ve bakım çalışmaları yapılmıştır. Bu süre zarfında ulaşım hizmeti sağlanamamıştır (EGO, 2024).

Kuraklık, dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelebilecek, doğal iklim döngüsünde uzun süreli yağışsızlık dönemidir. Yağış eksikliğiyle karakterize edilen ve su sıkıntısına yol açan, yavaş başlayan bir felakettir. Kuraklığın sağlık, tarım, ekonomi, enerji ve çevre üzerinde ciddi etkileri görülmektedir (Özfidaner vd., 2018). Türkiye açısından kuraklık en çok içme suyu ve tarımsal sulama problemlerine yol açmakta ve başta İstanbul olmak üzere barajlardaki su oranını azaltmaktadır. İstanbul dışında kalan Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli’ndeki barajların 2023’teki doluluk oranı da kuraklık nedeniyle %23 oranında azalmıştır (NTV, 2023b).

Kurak dönemlerde ortaya çıkan en büyük problemlerden biri de yangınlardır. Türkiye’de genellikle aşırı kurak yaz aylarında görülen yangınlar büyük orman varlıklarını yok etmektedir (Aynalı Pazar, 2023). Öte yandan ülkemizde pek görülmese de kuraklık suyolu ile ulaşımı da olumsuz etkilemektedir. Nehir yolu ile taşımacılığın yapıldığı bölgelerde kuraklık sonucu azalan su yükseltisi ulaşıma engel olmaktadır.

Geniş ormanlarda, tarım bölgelerinde, otlak, yayla ve ovalarda meydana gelen yangınlara orman yangınları adı verilmektedir. Orman yangınları kontrol edilmesi en zor afetler arasında yer almaktadır (Kemer, 2022). Orman yangınlarının etkisinin uluslararası sonuçları olduğu çoğu kez gözlemlenmiştir. Örneğin 2023’te Kanada’da çıkan orman yangınları yaklaşık Portekiz’in iki misli alanı küle çevirmiş ve yangının dumanları ABD’ye kadar ulaşmıştır. ABD’nin New York şehrini etkileyen dumanlar hava kalitesini düşürmüş ve vatandaşlar maske takmak zorunda kalmışlardır (Encyclopedia Britannica, 2023). Türkiye’deki en büyük orman yangını 2021’de Antalya Manavgat’ta gerçekleşmiştir. 10 gün boyunca devam eden yangınlarda 60.000 hektarlık alan yanmış, yerleşim alanları ve tarım bölgeleri zarar görmüş, maddi, kayıplar ve söndürme çalışmalarının ekonomiye yükü 1.000.000.000 TL’yi bulmuştur (DHA, 2021).

Türkiye’de Kritik Altyapıların Doğal Afetlerden Korunmasında Uygulanabilecek İyileştirme Stratejileri: ABD Örneği – Bölüm 3 tıklayınız

More Reading

Post navigation

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir