İran-Devletinin-Toprak-Bütünlügü-Türkiye-İcin-Neden-Önemli

İran Devletinin Toprak Bütünlüğü Türkiye İçin Neden Önemli?

İsrail’in, İran Genelkurmay başkanı başta olmak üzere birçok Devrim Muhafızı komutanı ve bilim adamına düzenlediği saldırı sonucu öldürmesi ve akabinde İsrail ve İran arasında yaşanan gerilim sırasında PKK’ın İran kolu PAK ve PJAK’ın yapmış olduğu açıklamalar ile Rıza Pehlevi’nin iç isyan çağrıları, İran’ın toprak bütünlüğünün Türkiye için neden önemli olduğunu tekrardan gündeme getirdi.

Türkiye’nin doğusunda yer alan İran ile sınırlarımız ilk olarak Osmanlı Devleti ve Safevi Devleti arasında 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile belirlenmiş, bu antlaşma bazı değişikler haricinde günümüze kadar geçerliliğini korumuştur. İran sahip olduğu jeopolitik konumu, askeri kapasitesi, yaklaşık 90 milyon nüfusu, kültürel hegemonyası ve sahip olduğu nüfuz ile bölgesel bir güç ve Türkiye içinde önemli bir komşu devlet olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfus bakımından dünyada 17. sırada yer alırken, Asya’nın da en büyük altıncı ülkesidir. İran; dünya üzerindeki en büyük ikinci doğalgaz rezervine, en büyük üçüncü kanıtlanmış petrol rezervine de sahiptir. İran, etnik köken olarak şu gruplardan oluşmaktadır; Farslar (%65), Azeriler (%16), Kürtler (%7), Lurlar (%6), Araplar (%2), Beluçlar (%2), Türkmenler (%1), Kaşkai ve diğer Türkler (%1), Ermeniler, Aşuriler ve Gürcüler (%1’den az).

İran’ın Etnik Haritası
Kaynak: https://www.dakairanmasasi.com/discover-iran/genel-bakis/etnik-gruplar-ve-diller

İran tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri hiç kuşkusuz 1979 yılında yaşanan İran Devrimi veya diğer adıyla İslam Devrimi’dir. Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki Şah yönetiminin İran halkına yönelik baskıcı yönetimi, batı yanlısı politikalar sürdürmesi, Amerika ve İsrail ile kurduğu yakın ilişki bunun sonucunda Şah yönetiminin halktan destek görmemesi devrimin fitilini ateşleyen etkenler arasında yer almaktadır. İran, o dönem Amerikan ve İsrail’in en önemli müttefiki konumundaydı. Şah yönetiminin devrilmesi sonucu sürgünden dönen Ayetullah Humeyni önderliğinde İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. İranlı öğrencilerin ABD büyükelçiliğine baskın düzenleyerek 52 Amerikalıyı rehin alması sonrası ABD, İran ile diplomatik ilişkileri keserek yaptırım uygulamış İran’ı da “terörü destekleyen ülke” olarak ilan etmiştir. Rehine olayı günümüze kadar devam eden ABD – İran arasında yaşanan gerginliğin başlangıç noktasıdır.

Humeyni sürgün dönüşü uçaktan iniyor

İSRAİL – İRAN ARASINDA SÜREN “12 GÜN” SAVAŞI

İsrail ordusunun tırmanan gerilim sonrası 13 Haziran 2025 tarihinde İran’ın nükleer programını hedef almak amacıyla ‘Yükselen Aslan’ adıyla başlattığı saldırılarda İran’ın askerî noktaları, nükleer tesisleri ve sivil yerleşim yerleri hedef alınırken birçok üst düzey askerî yetkili ile nükleer bilim insanı öldürüldü. İran’ın saldırılara misilleme olarak İsrail’e yönelik füze saldırıları gerçekleştirmesiyle İsrail ile İran arasında 12 gün süren bir savaş patlak verdi. 22 Haziran 2025 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran’ın nükleer tesislerini B-2 hayalet bombardıman uçaklarıyla vurduğunu açıklamasıyla ABD olaylara doğrudan müdahil olmuş oldu. ABD’nin nükleer tesisleri vurmasından iki gün sonra ABD Başkanı Trump, İran – İsrail geriliminin ‘ateşkes’ ile son bulduğunu sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu.

Bir yandan bu olaylar yaşanırken dünyaca ünlü TİME dergisi yayınladığı kapaklarıyla mesaj vermeye devam etti. Temmuz ayı kapağında dikkat çekici bir Hamaney görseli kullanan dergi İsrail ile 11 gündür savaşan İran’ın dini lideri Hamaney’in fotoğrafı yırtılmış bir poster gibi “Yeni Ortadoğu” başlığı ile dergi kapağında kullanıldı. TİME dergisi için bu bir ilk değildi. Dergi, daha önce de Mart 2003’te Saddam Hüseyin’in fotoğrafının silindiği bir kapak ile çıkmış “Saddam’dan sonra hayat” başlığına yer vermişti. Eylül 2011’de ise Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin yüzünün yarısı silinmiş şekilde, “Kaddafi’den sonra dünya” başlığıyla dergide yer vermişti. Hamaney’in sığınağının vurulduğu iddiaları sonrası bu kapağın kullanılması “Hamaney öldü mü?” sorusunu akıllara getirdi.

İRAN’DAKİ AYRILIKÇI GRUPLAR

İsrail ordusunun İran’daki askeri-sivil hedeflere yönelik saldırılara başlamasının ardından başta PKK/KCK terör örgütünün İran kolu Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) 15 Haziran tarihinde bir açıklamada bulundu. PAK açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Öngörüldüğü gibi, sonunda bugün sabah erken saatlerde İran’ın nükleer ve füze üsleri, drone üretim merkezleri ile Devrim Muhafızları’nın askeri üsleri ve komutanları, İsrail’in yoğun saldırısının hedefi oldu. Bu saldırılar sonucunda söz konusu tesislerin büyük bir kısmı tahrip edildi ve Devrim Muhafızları’nın bir dizi üst düzey komutanı öldürüldü. Bu savaşın sorumluluğu, nükleer ve füze silahı üretme çabaları, bölgesel istikrar ve güvenliğe yönelik tehditler, İsrail’i yok etme tehditleri ve Ortadoğu’da terör örgütleri kurma nedeniyle Tahran’ın üzerindedir. İran devleti son 100 yılda genel olarak ve İslam Cumhuriyeti’nin 46 yılında özel olarak, halkı açlığa mahkum ederek kamu gelirini askeri, güvenlik ve terör projelerine harcadı; oysa hiçbir dış savaşta başarılı olmadı ve tüm savaş ve güvenlik makinesi, bağımlı halkları baskı altında tutmak ve meşru olmayan sömürgeci yapısını korumak için kullanıldı. Bu nedenle Kürdistan Özgürlük Partisi’nin tutumu her zamanki gibi açık, net ve samimi olup, bu saldırıları ve İran’ın askeri ve güvenlik kapasitelerini ortadan kaldırma sürecini desteklemektedir. Kürdistan Özgürlük Partisi, askeri altyapıya yönelik darbe ve İran’ın kapasitelerinin ortadan kaldırılması ile Devrim Muhafızları komutanlarının öldürülmesini İslam Cumhuriyeti’nin temellerini sarsmak için önemli bir adım ve aşama olarak değerlendiriyor. Rejimin tamamen sona ermesi ve Tahran’da çöküşü, halkların genel ayaklanmasına dayanıyor ve halkın genel ayaklanmasının 46 yıllık suç ve yağma yönetimini sona erdireceğini umut ediyoruz.”

Kürdistan Özgürlük Partisi’nin (PAK) açıklaması

PAK yapmış olduğu açıklamada genel olarak İsrail’in saldırılarını desteklediğini, gerçekleştirilen saldırının İran rejimi altında ezildiği iddia edilen halkların ayaklanması ve İran yönetiminin yıkılması için fırsat olduğu şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Ayrıca İsrail i24news kanalından Laura Cellier Twitter (X) hesabından yapmış olduğu paylaşımda bir PAK yetkilisinin silahlı “Kürt” grupların İran’a karşı ayaklanmak için hazır olduğunu ve İsrail ordusu ile iletişime geçmeye çalıştığı şeklinde bir açıklamada bulundu. Laura Cellier yaptığı paylaşımda;

“İsminin açıklanmasını istemeyen İran’daki Kürt parti yetkilisi, silahlı kuvvetlerinin İran Kürdistanı’nda hazır olduğunu ve IDF ile güvenilir bir iletişim hattı beklediklerini söyledi.”

İfadelerine yer verdi. PAK lideri Hüseyin Yezdan Penah’ın da Irak’ın Erbil kentinde yayınladığı bir video içeriğinde İsrail’e destek verdiği ve İran’a yönelik saldırılara katılmaya hazır olduğu yönünde açıklamada bulundu. PAK yayınladığı başka bir video içerikli mesajda Beluciler, Farslar ve Azerileri de İran rejimine karşı ayaklanma çağrısında bulundu.

Tahran yönetimi tarafından terörist ilan edilen ve silahlı kanadı bulunan Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) dışında Kürdistan Komünist Partisi (Komele), İran Kürdistanı Demokratik Partisi (PDKI) adı altında Kürt grupları yer almaktadır. Bu gruplar arasında yer alan Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) Eş Genel Başkanı Emir Kerimi, BBC Türk’eyaptığı açıklamada;

“Her ne kadar İran bu ateşkesi ihlal etmiş olsa da biz hâlâ ona bağlıyız. PJAK asla savaşı başlatan taraf olmayacaktır. İsrail ve İran arasındaki savaş bizim ve halkımızın savaşı değildir, tarafı değiliz. “Sorunların demokratik yollarla çözümünü arıyoruz. Sadece bize saldırı yapılır ve halkımız katliamla tehdit edilirse, meşru savunma hakkı gereği kendimizi savunacağız.” ifadelerine yer verdi.

Emir Kerimi, İran ile aralarında 2011 yılından beri ateşkesin devam ettiğini, İran’ın ateşkesi ihlal etse de barıştan yana oldukları şeklinde açıklamalarda bulundu. Kerimi İsrail ile İran arasında yaşanan saldırının tarafı olmadıklarını yalnız kendilerine yönelik tehdit oluşması durumunda karşılık vereceklerini söyledi.

PJAK Eş Başkanı Peyman Viyan’da verdiği bir röportajda;

“Bu savaş Ortadoğu’nun kaderini belirleyen bir savaştır. Hegemonik güçler ile ulus devletler arasındaki bir savaştır. Öte yandan bir de halklar var, kendi yönetiminin kendi ellerinde olmasını isteyen bir halk. Bu üçüncü çizgidir. Ortadoğu’nun demokratik bir sisteme ihtiyacı var. Bizler de diyoruz ki; Halkların çok renkli, çok uluslu, çok dinli ortak yaşamının zamanıdır. Demokratik Konfederalizm sistemi, alternatif bir sitem olarak uygulanabilecek en iyi ilaçtır. İran’ın iki zayıf noktası var: Birincisi Kürtler ikincisi kadınlar. Bu iki kesim rejimi altüst edebilme potansiyeline sahip. Tüm korkusu, kadınlar öncülüğünde yeni bir isyanın başlamasıdır. Jin Jin Azadi süreci Ortadoğu’nun rönesansıdır. Ortadoğu’da değişime öncülük edebilecek tek topluluk Kürtlerdir. Kürdistan’ın tüm parçalarında olduğu gibi Doğu Kürdistan’da da böyledir. Doğu Kürdistan’da alternatif olan tek güç PJAK’tır. Çok hassas ve tarihi süreçten geçiyoruz. Kader tayin edici bir süreç. Kendisini örgütleyemeyen birliğini, sağlamayan bu tarihi süreci kaçırır. Halk komünlerini, komitelerini inşa etmeli. Bunu yaparken bizim hazırlıklı olduğumuzu da bilmeli.” şeklinde ifadelere yer verdi. Viyan, söz konusu röportajda İran’ı kastederek Ortadoğu’ya demokratik bir sistemin gerekli olduğunu, İran’ın zayıf yönlerinin Kürtler ve kadınlar olduğunu vurgulayarak rejimin yıkılmasının bu iki kesimin ayaklanmasına bağlı olduğunu ifade etmiştir.

PJAK Eş Başkanı Peyman Viyan: “Yeni düzen şart”

Ayrıca PJAK, Azeri halkına çağrıda bulunarak, Kürtler ve Azeriler arasında dostluğun geçmişten geldiği ve kardeşlik bağların güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Azerbaycan hükümetine de “Kürtleri Azeriler için tehdit göstermemeleri” uyarısında bulundu.

PJAK’tan Azeri halkına mesaj; “Bizden yana hiçbir tehdit yok”
Kaynak: https://www.numedya24.com/pjaktan-azeri-halkina-mesaj-i-bizden-yana-hicbir-tehdit-yok/

ŞAH VELİAHDINDAN İSYAN ÇAĞRISI

İran’ın bu zor durumundan faydalanmaya çalışanlar arasında sadece İran içerisindeki ayrılıkçı gruplar yer almıyor. Şah yönetiminin veliahdı sayılan Muhammed Rıza Pehlevi’nin oğlu Rıza Pehlevi saldırıların yoğunlaştığı sırada rejim devirme propagandalarına hız verdi. 1979’daki İran devriminin ardından ailesiyle birlikte ülkeden sürgün edilen ve ABD’de yaşayan Pehlevi, sosyal medya hesabından “İran için demokrasi. Şimdi bizim zamanımız” başlıklı bir video yayınlayarak rejim değişikliği ve iç isyan çağrılarında bulunmaya devam etti.

Rıza Pehlevi, sosyal medya hesabı üzerinden iç isyan çağrılarında bulundu

Propagandalarını ABD’li yayın kuruluşlarına da çıkarak sürdüren Pehlevi, ‘Fox News’e verdiği demeçte İsrail’in, İran’a yönelik saldırılarını savunarak, “Bu, İran’ı geri almak için eşsiz bir fırsat.” dedi. Babası gibi İsrail dostu olan Rıza Pehlevi, davet üzerine 2023 yılında eşiyle birlikte İsrail’i ziyaret etmiş İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmeler gerçekleştirmiştir. Pehlevi’nin, İsrail sevgisi bununla da bitmiyor. Pehlevi’nin kızı İman Pehlevi Yahudi asıllı Bradley Sherman ile evli.

ABD’de sürgünde bulunan Pehlevi’den İsrail’e destek: İran’ı geri almak için eşsiz bir fırsat”
Kaynak: https://www.yenisafak.com/dunya/abdde-surgunde-bulunan-pehleviden-israile-destek-irani-geri-almak-icin-essiz-bir-firsat-4719085

SONUÇ OLARAK

İran ile İsrail arasında yaşanan, 12 gün süren ve ateşkes ile sonuçlanan kısa süreli savaş bize şu gerçeği bir kez daha gösterdi. Türkiye olarak İran’ın toprak bütünlüğünün çok önemli olduğu, İran’ın zor durumda kalması halinde PKK/KCK terör örgütünün İran kolu PAK gibi iç gruplara isyan fırsatı doğacağı ve Rıza Pehlevi gibi ABD ve İsrail güdümündeki kişilerin İran rejimini devirip başa geçme gibi planlarının olduğunu gösterdi. İran’da yaşanacak olası bir iç isyanın yansıması bize ağır olabilir. 2011 yılından beri devam eden Suriye iç savaşının çeşitli terör gruplarına alan açtığı, yeri geldiği zaman bu grupların namlusunun bize döndüğü, göçmen sorunu başta olmak üzere birçok sorunun bize hem ekonomik hem de demografik olarak dönüşü ağır olmuştur. Onun için Türkiye sınırlarında Suriye’den sonra iç savaş yaşayan ikinci bir komşu ülke istemez. Suriye iç savaşının vermiş olduğu tecrübeyle İran’da yaşanacak bir iç savaşın aynı senaryoya sahne olacağını gösteriyor.

PKK üst yönetimi, sözde “Kürdistan”ın dört parçasındaki yapılanmaları bir çatı altında toplayan şemsiye yapısına “KCK” ismini veriyor. Buna göre PKK, KCK’nın Türkiye kolu iken, PYD de Suriye kolunu oluşturuyor. Örgütte Irak kolu PÇDK, İran kolu ise PJAK olarak isimlendiriliyor.
Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/pydnin-ipleri-pkkda/529552

Onun için Türkiye sınırlarında Suriye’den sonra iç savaş yaşayan ikinci bir komşu ülke istemez. Suriye iç savaşının vermiş olduğu tecrübeyle İran’da yaşanacak bir iç savaşın aynı senaryoya sahne olacağını gösteriyor.

Aslında İran üzerinde uygulanmak istenilen asıl plan dört parçadan oluştuğu iddia edilen sözde Kürdistan devletinin üçüncü ayağını kurmak. Sözde Kürdistan devleti dört parçadan oluşmaktadır. Bunlar; Irak’ın kuzeyi yani “Başur”, Suriye’nin kuzeyi yani “Rojava”, İran’ın kuzeybatısı yani “Rojhilat” ve Türkiye’nin güneydoğusu yani “Bakur’dan” oluşmaktadır. Örgüt sempatizanlarının özellikle sosyal medya hesaplarında kullandıkları “2+2=1” ibaresi sözde Kürdistan devletinin dört parçadan değil tek bir parçadan oluştuğuna işaret etmektedir.  ABD’nin, Irak’a sözde demokrasi getireceği yalanı üzerine müdahale etmesi, Saddam Hüseyin’in devrilme süreci bugün özerk olarak varlığını sürdüren “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi” yani sözde büyük Kürdistan devletinin Irak ayağının kurmasına neden oldu. 2011 yılında Arap Baharının Suriye’ye sıçraması ve yaklaşık 14 yıl süren iç savaş PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu YPG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) faaliyet göstermesine, ABD’nin de DAEŞ ile mücadele ediyor bahanesiyle YPG’ye silah ve ekipman desteği sağlaması örgütün güçlenmesine neden oldu. DAEŞ’in varlığının son bulması sonrası YPG Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürdistan devleti kurma hayaline kapıldı. Bugün Suriye’de Ahmet Şara liderliğinde kurulan yeni yönetim ile YPG arasında özerklik görüşmeleri devam etmektedir.

Sözde Kürdistan Devleti’nin dört parçadan oluşan haritası

Irak’ta kurulan sözde devletin devamının bugün Suriye kurulmak istendiği, İran’da kurulması için fırsat kollandığı ve son olarak sıranın Türkiye’ye geleceği hepimizin unutmaması gereken tarihi bir gerçek.

“Dijital Çağın Dijital Hastalığı: Ekran Bağımlılığı” yazısı için tıklayınız

Leave a Comment

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir